28 Aralık 2011 Çarşamba

MAKİNELER DİYARI


HEAT 115 - 107 CELTİCS


Heat oynadığı 8 periyodun 7sinde muazzam bir gövde gösterisi sergiledi. İşin garibi ilk maçtada dikkati çeken Lebron Wade ikilisinin 3lük kullanmama kesinliği bu maça da yansıdı. Aslında 1 Wade 1 Lebron denemesi izledik ama ayakkabılarının ucu çizgiyi sıyırdı diye bu haneler hala 0/0.

Spoelstra’nın kesin talimatı gibi duruyor. Bunu destekleyen 3 yıl öncesinin Suns’ı gibi hızlı hücum yaratma temposunu da gördük. Celtics gibi bir takımdan sayı yedikten sonra tek pas ile hızlı hücuma çıkmak Heat’in mental değişikliğini kanıtlıyor. Zaman zaman becermeleri ise şimdiden taktire şayan. Mavs maçında da bunu yaptılar ama Mavs’in savunma yapmama yeminidir dedim bekledim. Yalnız yaşlıda olsalar savunma kimliğini küçümseyemeyeceğimiz Celtics’e bunu yapmaları herkese aynı tarifeyi çıkarabileceklerini gösterdi. Ta ki Celitcs koçu Rivers’ın alan savunmasıyla ablaklaşıncaya kadar. O an Avrupa sokak basketbolunun yazılı olmayan kuralını Rivers’ın yüzünde gördüm. Veteransanız ve rakibiniz gençlerden (pırpırlardan) kurulu bir kadroysa ve penetre işinde iyiyseler alan savunması kaçınılmaz olur. Birazda veteran takımının sığınma mazeretini yumuşatması için vardır bu yazısız kanun. ‘Bu kadar atan takıma ne yapabiliriz?’ , ‘Abi adamlar potayı ezberlemişler.’ , ‘alan savunmasını daha önce deneyecektik.’ ki bu mazeretlerin en saçması belkide tek saçması sonuncusudur. Onun için Rivers’a 0 çemkirmem var.

Rivers Heat’in yumuşak karnını daha 2.maçtan keşfetti. Bu hem Heat’in dezavantajı hemde çok erken olmasından dolayı avantajı. Şimdi Spoelstra için garip bir yol var. Ya kurduğu taktiğin peşinden cesurca gidecek yada taktiksizi şampiyon adayı olan kadrosunu geçen sezonki taktiğiyle harmanlayacak.

Dün akşamki maçın hikayesi ise bana Matrix’in son sahnelerini hatırlattı. Lebron ve Wade durdurulamaz makineler gibi son insan şehri Zion’un kalkanını delerken Ray Allen ve arkadaşları kahin Rivers’ın taktiğine güvendi. Tek fark NEO bu sefer makinelerin tarafındaydı. Kim mi? NORRİS COLE…


26 Aralık 2011 Pazartesi

26 ARALIK PROGRAMI VE YAYIN AKIŞI


12 maçtan oluşan yoğun bir maç programı var ama dünkü kaliteden oldukça uzak. Spurs- Grizzlies ve Magic- Rockets maçları bu geceki menüm. 








CHARLOTTE BOBCATS - MİLWAUKEE BUCKS 02.00


CLEVELAND CAVALİERS - TORONTO RAPTORS 02.00


İNDİANA PACERS - DETROİT PİSTONS 02.00


ORLANDO MAGİC - HOUSTON ROCKETS 02.00


WASHİNGTON WİZARDS - NEW JERSEY NETS 02.00


MİNESSOTA TİMBERWOLVES - OKC THUNDER 03.00 (NBA TV) 


DALLAS MAVS - DENVER NUGGETS 03.30 


SAN ANTONİO SPURS - MEMPHİS GRİZZLİES 03.30


PHOENİX SUNS - NEW ORLEANS HORNETS 4.00


PORTLAND TRAİL BLAZERS - PHİLADELPHİA 76ERS 05.00


SACREMENTO KİNGS - LA LAKERS 05.00


GOLDEN STATE WARRİORS - CHİCAGO BULLS 05.30 
 
not= league pass açık. 

25 ARALIK MAÇLARI


NY KNİCKS 106 - 104 BOSTON CELTİCS



Gecenin ve sezonun açılış maçı hepimize dolu dolu iyi ki başlamış dedirtti ve Türkiye’de, Avrupa’da tuttuğumuz takımların nba oyuncularından kopmasını hatta grev devamı ihtimalinde oluşacak dream teamler kıvamındaki FİNAL FOUR İSTANBUL’u bile unutturdu.

Çok özlemişiz ama ligimizle ve euro league ile iyi oyalanmışız. Amerikalılar ise feci özlemişler. Hem oynayanı özlemiş hemde izleyeni.

Tekrar açılış maçına dönecek olursak tepeden tırnağa MSG filmi izledik. Başrolünde 17sini son çeyrekte olmak üzere 37 sayı atan, 8 ribaunt alıp 3 te asist yapan CARMELO ANTHONY vardı.

Yardımcıları ise yüzdeli bir şekilde 40 sayılık katkı veren Stoudemire&Douglas aş idi. Ama bu aş nin yanına Chandler’in 6 bloğunu da iliştirmek lazım. Hatta Mavs-Heat maçından bir adet kıymetli anekdot iliştirmekte lazım. Dün akşam Mavs’ın takım halinde yaptığı blok sayısı 0 (sıfır) eski oyuncusu Chandler’ın ise 6. Mavs çok tutmak istedi ama dünkü Mavs’in halini gördükten sonra keşke daha çok isteseymiş dememek zor değil.

Celtics cephesi ise Pierce’den yoksun, karşısında kudurmuş bir Melo, harikulade MSG atmosferi buldular ve biraz yaşlanmış gözüktüler. Maçın sonu hariç kötü maç çıkarmadılar. Hatta kişisel olarak Rondo ve Bass harikulade işler çıkardılar. Rondo 31 sayı, 13 asist, 5 top çalma ve çok sayıda top kaybı, Bass ise benchten gelip 20 sayı 11 ribaunt çıkardı. Takımın ihtiyar kurtları ise verimli oynamanın ne demek olduğunu çok iyi anlatırken Jermaine’yi çooook uzakta tutuyorum.

Maçı kazanmaya hep 1 adım yakın durdular ve kazanabilirlerdi ama Pierce yoktu ama Pietrus yoktu ama atmosfer ama Melo ama basketbol tanrıları ama 1-2 pozisyonda hakem Knicks‘e rüzgarını kattı… bu kadar ama varken maçı kaybetmelerini çemkirmek biraz abest olacak AMMMAAA maçı kazanmak için 2 hücum bulup elinde aktif oyuncular içinde son topu kullandıracağın oyuncular listesinde ilk 5teki yeri sorgusuz duran Ray Allen’a 1 şut bile bırakmamak benim basketbol kanunlarıma pek uymuyor. Ya böyle bir silahla maçı almayı denersin yada o gün bunu en çok hak edenle. Ve Daniels bu kategorilerden hiçbirine girmiyor. Daniels o şutu soksa bütün MSG rüyasını Boston’a kaydırıp filmin adını değiştirebilirdi ama ben yinede rakip takım koçunun umduğu seti oynatmazdım.



Not= KG maç sonunda Knicks’in galibiyetine limon sıkmak istemesi pek hoş değildi. Eskiden bilgisayar oyunu kahramanı gibi kendini hırsıyla depolayabilen KG’ye huysuz ihtiyarlar gibi davranmak yakışmıyor.

CELTİCS’İN PARANTEZİ= Maçı bir çok ama ile kaybettiler. Realist amaları derki her maç Rondo&Bass ikilisinden 51 sayı, 16 ribaunt, 13 asist bulamayabilirler. Dengesinde ise doğru transfer Pietrus ve Celtics ruhunun kaptanı Pierce ile bunu yayabilirler. Ne kadar gidecekleri ihtiyar kurtların sağlıklılık oranlarına bağlı.

KNİCKS’İN PARANTEZİ= Knicks bu sezona inanmış ama bench fakirliğini çözerlerse daha dik olurlar.






DALLAS MAVS 94 - 105 MİAMİ HEAT 



Son finalistlerin maçı beklenen rekabetten uzak geçti. Lebron ve Wade sezon öncesi iddialarının arkasında olduklarını ilk maçta gösterirlerken Mavs geri koşmaya tenezzül etmediği bir maç çikardi. Tamam Lebron Lebron gibiydi Wade Wade gibiydi ve bu matematikte ligdeki her takımın işi çok zora girer ama ligin başladığını ve zafer purolarını biraz dinledirmeleri gerektiğini hatırlamaları lazım. Mavs ara sıra hücumda temposunu bulmaya yaklaştı ama hiç durduramayınca. Hatta durdurmaya yakalaşamayınca Heat 2,5 periyotta maçı kazanmayı garantiledi. Heat maç boyunca 7 3lük denerken Lebron&Wade hiç denemedi. Öylesine şefkle deldiler ki akıllarına bile gelmedi.



Lebron= 37 sayı, 10 ribaunt, 6 asist, 2 top çalma, 2 blok.

Wade= 26 sayı, 8 ribaunt, 6 asist.

HEAT’İN PARANTEZİ= Haslem 6sı hücum 14 ribaunt ile ateşlenmeye ihtiyacı olmayan Heat’in derecesini hiç söndürtmedi.

MAVS’İN PARANTEZİ= ah nerede vaaah nerede CHANDLER nerede!!!





LA LAKERS 87 - 88 CHİCAGO BULLS



Çok enteresan bir maç oynandı Los Angeles’te. Eminim 2 takımında taraftarları maç boyunca bir çok kere takımlarıyla gurur duydular ve aynı orantıda şu takımın haline bak demişlerdir. Mesela bizim çocuk Deng devre sonlarını muazzam, kalan süresini berbat oynadı. Rose ise bazen öyle umursamadan oynuyor, öyle hayattan bezmiş paslar atıyor ki sanırsın maç öncesi dünyası yıkılmış ama maç içinde ipleri kavradığı öyle anlar çıkıyor ki evinde izleyenleri bile MVP MVP diye bağırtır.
Aynı şey Lakers taraftarı içinde geçerli. Zaman zaman takımın gardı çok düşüyor ve ister istemez sezon öncesi gerçekleşmeyen takasla kulplandıracakken %100 sağlıklı olmayan Kobe patronluğunu, kalbi kırık Gasol İspanyol inadını gösterip ümitlere boğdular.

Enteresan maçtı. Danışıklı dövüş gibiydi. İki takımında ‘şöyle bir sağlam darbe vurayım da maçı koparmaya yaklaşayım.’ dileği olmadı. 2 takımda hem ümit verip hemde karamsar sezon sonları hayali kurdurtmayı başardılar.


Maçın sonunu hatta hem ilk devrenin hemde 2.devrenin sonunu bizim çocuk oynadı. Avrupa şampiyonasında bize büyük kıyağı dokunan Deng devre sonlarını harika oynayıp geri kalan sürede oynadığı kötü yüzdeyi sildi attı. Ve son 2 savunma pozisyonun 2sindede  cehenneme dalan Kobe’nin ilk pozisyonunda topunu çaldı ikincisinde bloklayarak maçın adamı oylamasında Rose’a büyük rakip oldu. Ama Rose zaman zaman maçın içinde pasif dinlenmeyi abartsada gerek özgüvenli atışlarıyla, gerek ipleri eline aldığında ağzı açık bırakmasıyla gerekse takımını maçın sonunda öne geçiren basketi Gasol’ün üzerinden yapışıyla Lakers deplasmanındaki galibiyete adını yazdırttı.


ROSE= 9/13 ile 22 sayı, 5 asist
DENG= 7/19 ile 21 sayı, 7 ribaunt, 3 asist, 4 top çalma

KOBE= 28 sayı, 7 ribaunt, 6 asist, 8 TOP KAYBI.
GASOL= 14 sayı, 8 ribaunt, 3 asist, 3 blok.

LAKERS’IN PARANTEZİ= Gerçekleşmeyen takas beklenildiği kadar negatiflik sağlamış. Hatta maçın bu şekilde oynanmasını sağlayacak kadar.

BULLS’UN PARANTEZİ= Boozer savunmadaki agresifsizliğine devam etsede hücumdaki savurganlığını azaltmış. Bu olgunluk göstergesi mi? Denk gelmiş bir maç mı? Fikrim 2.seçenekte ama 1.si için belki ihtimalimin olması bile Chicago için iyi.





OKC THUNDER 97 - 89 ORLANDO MAGİC



Magic’te işler hiç yolunda değil. Onlarda Lakers gibi olmayan takasın sorunlarıyla debeleşiyorlar. Ve Howard’ı takas etmekten başka kurtuluş yolları yok. Geminin kaptanı ben gideceğim diyorsa ne mürettebattan ne de gemiden verim alamazsın. Onlarda bunun doğruluğunu biliyorlar ve kendileri için karlı takası bekliyorlar. Sonuçta takasta geçen isim HOWARD gibi özel bir adam. Finale çıkma başarısı göstermişken Hedo’dan vazgeçip ardından tekrar kavuşmak adına Pietrus ve Gortat’ı harcamanın bedellerini ödüyorlar. İşleri zor ve ligin Magic’e de Lakers’a da ihtiyacı var.

Kazanan tarafa bakarsak pek değişen bir şey göremedik. Gençler, dinamikler, yetenekliler, atletikler ama hala 1-2 tane yaşlı kurdun takıma serpiştirilmesi gerektiğine inanıyorum. bu potansiyeli işlememek yazık olur.

Durant 30 atarak başladı.





GS WARRİORS 86-106 LA CLİPPERS

Magic maçının yarattığı uyku modu yüzünden izleyemediğim maç oldu. Clippers severlere telafi sözüm olsun.




TURCOLAR…

ÖMER AŞIK= Ömer’in özel bir uzun olduğu ortada ama gelişim göstermesi hala çok önemli. Dün 4ü hücum 8 ribaunt alarak bu yeteneğini sundu ama hücumdaki bitirişleri hala çok kuvvetsiz. O fiziğinin hakkını vere vere güçlü post up yapacağı günler, hücum ribauntlarını basket faullerle bitireceği günler Ömer için imkansız değil hatta yakın olmasını sağlayacak kabiliyeti ve azmi var.

HEDO= Maçın başında hem asistleriyle hem sayılarıyla hücumu şekillendirmeye çalıştı ama Magic’in keyfisizliği onunda gerçeği.

25 Aralık 2011 Pazar

NBA AÇILIŞ PROGRAMI




Bayanlar baylar… Kahve stoğunuzu kontrol edin. Kettle ve kahve makinelerinin bakımından emin olun. Çünkü süresi kısaltılmış ama yoğunluğu arttırılmış olan nba fikstür başlamak üzere. Hemde öyle bir açılış günü fikstürü var ki bu denli uzun aradan sonra doz aşımına maruz kalabiliriz.

GÜNÜN PROGRAMI

NY Knicks - Boston Celtics 19.00
Dallas Mavs - Miami Heat 21.30
LA Lakers - Chicago Bulls 00.00
OKC Thunder - Orlando Magic 03.00
GS Warriors - LA Clippers 05.30

Cnnturk, d-smart ve nba tv yayını var ama d-smart’ı olmayanlar da şifreli yayınları kısa bir süre dert etmeyecekler. League pass hizmetimizde.

Program hakikaten muazzam ama 5.30'a enerji kalmaz diyenler, diyecekler için...

işi bitiren...


işi başlatanLAR...


Warriors gibi tempo sever bir takıma karşı çok fazla jenerik üreteceklerdir.



1 Eylül 2011 Perşembe

BİZ GERÇEK BİR TAKIMIZ (AVRUPA BASKETBOL ŞAMPİYONASI)


Sabırsızlıkla beklediğim, umutlu beklediğim Avrupa Basketbol Şampiyonası’na muazzam bir başlangıç yaptık.
Maçın en başında biraz dağınıktık. Ribauntları umursamadık, ‘hızlı hücum etsek mi?’ bakışlarında kaldık ama sonra bizi biz yapan savunma özelliğimizi ortaya çıkarınca zayıf rakip Portekiz’i kolay nezle ettik.

Aslında dediğim gibi tedirgindik. Çünkü Dünya 2.si olduğumuz gerçeğini hazırlık maçlarımızdaki kopuk hatlar, geriye düşünce reaksiyon veremez halimiz, benchten bizi biz yapmaya iten patlayıcı katkıyı bulamayışımız, çooooook saygı duyduğumuz Orhun Ene’yi yerden yere vuran yazılar yüzünden hissedemiyorduk. Daha geçen yaz yaşadığımız harikulade masal sanki 90larda yaşanmış gibiydi. Seyircinin bu mentali basketbolcularımıza kolay ulaşıyor. Hani geçen sene tribünlerde onları nasıl enerjili tuttuysak şimdi tam tersini yapıp enerjilerini çalıyoruz. İyi yapmıyoruz bu insanlara. Gerçekten iyi yapmıyoruz bu güzel insanlara. Güzel insanlar lafım bize yaşattıkları başarılarla, başarı sonrasında bize ettikleri iltifatlarla, sımsıkı kaynaşmalarıyla endeksli olmadığına inanmanızı isterim. Daha önceleri hiç böyle bir lakırtı yazmadım, söylemedim, belki Koraç’ı kazanan kadroda hissettim der geçerim.



Hazırlık maçlarını, birkaç kötü dedikodu olmasını ümit ettiğimiz haberleri unutalım ve İstanbul’da bıraktığımız keyfe kaldığımız yerden devam edelim. Dünkü ilk maç gibi davranmayalım bu spora, sporculara. Umarım dünkü muazzamlık basketbol seyircimizi de tetiklemiştir çünkü dünkü maç sonrasındaki reaksiyonsuzluğa olası Türkiye A Milli Futbol Takımı-San Marino B(C) Milli Futbol Takımı hazırlık maçında bile rastlayamazdık.

Sıradaki rakip Büyük Britanya. Eskiden İngiltere olarak turnuvalarda sürünen ve Londra 2012 Olimpiyatlarında da bu kadar sürünen olmamak için Ada ile birleşip NBA vitrininden de dış alım yapan toplama kampıyla olan maçta. Onları da aynı savunma arzumuzla rahat geçebiliriz. Deng’i Hedo ile kilitleyip Ömer’i, Ersan’ı ve Enes’i besleyip rahat rahat kazanabiliriz. İkinci maçımızda da gövde gösterisi yapıp kazanmayı isterim. Normal bir zamanda, bu kadar özgüven kaybına maruz kalmadığımız bir turnuvanın 2.maçında, eninde sonunda karşımıza çıkacak olan HATALAAAR maçını oynarken güzel bir geri dönüş yapıp kazanmayı daha çok isterdim ama bize hala 1 doz gövde gösterisi gerekiyor. Sinmişliğimizi parçalayıp Dünya 2.si gibi davranmamız için, en azından basketbolcularımızın bu unvanın keyfine ulaşması için bu gerekiyor.



2 ihtimal yazdım ve sonunu hep Yeşilçam kıvamında mutlu bitirdim. İhtimalleri 3-4-5 yapabilirim ama sonunu bozmaya hiç niyetim yok. Bu kör kurşun kıvamındaki maçı kazanıp 2.tura daha iyi yerlerden girmek için savaşmalıyız. Ama kazanmak için şimdilerin formsuzu Ersan’ı fazla unutmak büyük hatamız olur. Maçı krize sokacaksak bile Ersan ile sokmalıyız çünkü temposunu arttıramadığımız bir Ersan ile çok ileri gidemeyiz. Muazzam 3lük sokan bir Ersan’ımız olursa emin olun önlemi Ersan’ı yavaşlatır ama takımımızın içeriyi penetrelerle delmesini kolaylaştırır.



Biz kadro olarak iyi bir TAKIMIZ. Savunma yapmayı beceren, savunma yapmayı SEVEN, savunma yapınca hücumda alevlenen bir takımız. Ömer Onan’ın, Sinan Güler’in savunma yaparken yüzleri gülüyor. Rakiplerini durdururken, içerdeki devimiz Ömer’e süreklerken gözleri parlıyor bu adamların. Zaman zaman Onan’ın ‘topu rakibe verin. Canım top çalmak istiyor.’ demesinden bile korkuyorum. İşin şakasını geçersek gerçekten severek yapıyoruz çoğu zaman angarya olarak tabir edilen bu işi.




Ben ne olursa olsun takıma güveniyorum. Bizde her şey var. Gasoller’imiz yok, Parker’ımız yok, Dirk’ümüz yok, Sırbistan gibi her dakikamızı ezberleyişimiz yok ama takım oluşumuz ve savunmayı pislik yapmadan çok sevişimiz var. Kazanırız-kaybederiz, turnuvada ileri gideriz-gidemeyiz… Yeter ki biz gibi oynayan takımı sahada görelim. Türk basketbol kültürünün temel taşları güzel atıldı. Sıra bu turnuvada biraz daha sağlamlaştırıp Londra’da ekolümüz var demekte.

12 Temmuz 2011 Salı

BU TER, TERTEMİZ OLMAMIZI SAĞLAR MI?

Çok sinirliyim sayın okur. Fena üzgünüm. Okumaya ısınırken not1 verip 'not1= ilk önce yazının sonundaki 2 ve 3 no'lu notları okumanızda fayda var.' hatırlatma servisini devreye sokuyorum.


benim bu sürecin herhangi bir noktasından kesin olduğum bir nokta yok ama kaosun ilk gününde yazdığım şu soruların cevabını bilemeyişim beni üzüyor.

1-Mahmut Özgener, o koltuktan neden bu kadar kolay pes etti?
2- kulüpler Fener formasıyla bildiği bir insanı nasıl bu kadar çabuk benimsediler?
3- bütün yıl şike imalarında bulunan yöneticiler neredeler?

sonrasında...
4- kulüpler birliği hepimiz kardeşiz türküsüne nasıl bu kadar bağlı olabiliyorlar?


Çok sinirliyim sayın okur. İçim bir türlü soğumuyor. Çok sinirliyim sayın okur futbolumuz bu kadar kirli olduğu için, ülkemizde olmalarından gurur duyduğum bazı ailelerin; zaman zaman ülkemiz yurt dışından kredi alırken bize kefil olan büyük ailelerimizin şuan ‘bu işi, bu seferlik kapatalım.’ stratejisinde oldukları için, ve bu stratejilerini bırakın Türk mercilerine, Avrupa’ya bile sindirmeye başladıkları için, aslında sırf prestijimiz uğruna bu kokuşmuşluğu kapatmaya çalıştıkları için, voleybola yani spora gerçek katkı veren Aydınlar’ın utanmaz tavır ile ‘yola devam, merak edilecek bir şey yok.’ dediği için, ben BEŞİKTAŞLI olarak geçen sene sırf spora gönülden katkı verdi diye, sırf birkaç küçük kız çocuğu voleybola daha fazla ilgi duydu diye, sırf final four’un Türkiye’de oynanmasına yardımcı oldu diye, sırf bu küçük ama dev emeklerini kupa ile süsleyemedi diye Aydınlar'a üzüldüğüm için sinirliyim.


Üzgünüm sayın okur. Ciddi anlamda çok üzgünüm. Senelerdir aldığım kombinemin yanındakilerin, arkamdakilerin, önümdekilerin, karşı tribünlerdekilerin bugün yaşadığımız ihtimallere kızıp küfür etmelerine kızdığım için üzgünüm… sinirliyim…

Şimdi benim eskiden kızdığım insanlara ceza verip seyircisiz oynama kararı verecek- veren abiler. Eski sayın insanlar, eski abiler, eski spor sever yöneticiler… hala çocuklarımızla maça gelelim mi? Hala çocuklarının futbolcu olmalarını isteyen aileler olsun mu? Çocuklarımızı hanginize emanet edelim?

Size sadece sporu emanet ettik. Ulan spor bu ya. Spor… altı üstü spor. Sağlıklı yaşam. Deşarj olmuş bir beden. Daha kullanışlı bir beden ihtimali.

Sizin kirletmiş olmamanız veya olmanız, eskilerin size kir bırakmış olması mazeret mi? 1000-10000 kişiye iş sağlamanız sizi hala saygın yapar mı? Ortalama bir çekirdek aile hesabıyla 4000-40000 kişiye yaşam bütçesi vermeniz veya verdiğinizi sanmanız sizi iyi yapar mı?

Siz karakter yönünden zayıf kalmış, ahlaksızlığı çok takmamış bir medeniyetin dünya’ya liderlik yaptığını gördünüz mü? Okudunuz mu? İşittiniz mi?

Siz Çin’in, Hindistan’ın en az 20 yıl dünyada en dik başlı olanlar olarak gezineceklerini ama hiçbir zaman dünya lideri olamayacaklarını bilen hatta en iyi bilen hatta ilk bilenlerdensiniz. Neden? Ahlaksızlık oluşlarından. Neden? Rüşveti resmiymiş gibi yaşatmalarından.  Şike ihtimali var, mafya ihtimali var, güç gösterip haksız kazanç ihtimali var. Kötü ihtimaller var eski sayın insanlar...  Şimdi nasıl olur da bu ihtimallerden ıslak okul koridoru paspasıyla temizleneceğimizi ima edersiniz?

Farkında olduğunuz üzere çok sinirliyim sayın okur. Hatta sinirin üzüntüyle harmanlanmasının sonucu benim sayın okur.

En kötü yazımı belki en dağınık yazımı yazdığımın da farkındayım ama bu sadece 'uman' olma durumu her yere saldırmama neden oluyor.

Sayın okur. Bu olay ilk patladığı günde sinirli ve üzgündüm ama dün olanlardan sonra çok daha fazla kötüyüm. çünkü hükümet olaya gerçekten dahil oldu. Ne oldu temiz ellere? Ergenekon, Balyoz dosyalarında küçük kılları peruk fabrikası yapmayı başaran hükümete? Şimdimiz, futbolumuz, deniz fenerimiz neden tam ters rayda? Bu ideolojik temizlik mi? Bu ahlaklı mı? Başbakan balkondan sende benim vatandaşımsın derken bu kategorize etmelerin içinde miydim dışında mı? Başka bir lider başka bir balkondan konuşursa yine beni kategorize etmeyecek mi?


Bayanlar baylar. Birileri temizlik iyidir mesajını ülkemizin burnuna dayadı. Ama hala iyiliğimiz için mi yapıyorlar? Bilemiyorum. Ama bu ülkede sadece ‘uman’ olmak zoruma gidiyor.  Anlıyorum ki SAYIN OKUR… bizi yönetenler sanarak biz ise umarak yaşıyoruz. Hangimiz daha çok kandırılıyoruz? Bilmiyorum…

dün yahu dün... artık iyice salak yerine konulduğumuzu anladığımız o ntvspor yayını. GS üniversitesinin bilmem ne bölümü bilmem nesi sayın hukukçunun açıklamaları. sayın bayan ne dediyseniz haklıydınız. hukuk için ne dediyseniz haklıydınız ama hiç gerçeklerden bahsetmediniz ki? hiç süreç hızlanmalı yoksa ne kesecek parmak kalır ne de övülecek parmak kalır demediniz ki parmağınızı anlık yalarken.

bir GS Üniversitesi falancası çıkıp Fener haklı demesi sizce bize neyi anlatıyor. fair play? ebedi dostluk? sadece hukuk?

Son olarak sayın okur… Dünden o büyük temizlik gününe kadar, bu sürecin kıyısında parmağı olan kimse çıkıpta insanlık imasıyla dolaşmasın, Türkiye’de futbol iyidir demesin, çocuklarınızla maça gelin demesin ve ne olur ‘ben aslında neler biliyorum da konuşamıyorum.’ culara itibar edilmesin…  

Sözün özü sayın okur, mağdur spor sever… O temiz güne kadar futboldan emekliyim. Beşiktaş’ımın gerçekten temiz olduğuna inanıyorum ki en ufak şüphem olursa, tarihi, nedeni ne olursa olsun kendi takımımın temizliği için severek yanarım. yandığım kazanımın odunu olmaktan şeref duyarım.

Yanalım sayın okur. hepimiz konuşalım, hepimiz eteğimizdeki, tarihlerimizdeki taşları dökerek yanalım. ya da boş verelim. yada en sansürlü kafamızla bir siktir et sigarası yakalım. sen yanarsan benimde kokuşmuşluğum yanar deyip hala tam kavrayamadığımız o gücün köpeği olalım. yanmayalım sayın okur yanmayalım. birkaç edebiyat yapıp geyiğe ulaştığımızda ben neler biliyorum tavrımızla ülkeyi kurtaralım. senin bildiğin şeyleri bende biliyorum tavrıyla göbeğini kaşıyanlar ordusunun neferleri olalım. YAPMA sayın okur ETME sayın okur. sırf bu süreçte yanlışlıkla yananları aklamak için bile cayır cayır olsak yeter.


HANİ bazı bayanların 20küsür salak 1 topun peşinden koşuyor diyorlar ya bu sıralar daha çok doğrular. hani güzel bir abi futbol sadece futbol değildir demiş ya... çok doğru. hani o güzel filmde geçen hayat, fena halde futbola benzer repliği var ya... o en doğrumuz. hani benim kafadaki insanlar spor iyidir deriz ya galiba bu doğru değil.


not 2= lütfen yazıyı okumadan önce taraftar oluşunuzu, taraf oluşunuzu bir kenara bırakın. sonra hak verin, vermeyin, küfür edin...
not 3= fenerbahçe başkanının veya başka birinin temiz olup olmadığını yargılamak bana düşmez. yazdıklarım şeylerde de düşmediği sabittir. ya iftiracı zihniyeti yakalım yada tutkunu olduğumuz renkleri yakalım. ama tuttuğu renkleri yakmaya cesareti olmayanların iftiracı zihniyeti de yakamayacaklarını bilelim. 'her yerimiz tütsün ama biz yanmayalım' cı olmayalım.


garanti SÜRÇ-İ LİSAN ETMİŞİMDİR. Gerçekten affedilmesi gereken bensem AFFOLA... 
 

not 4= hala küfür edip sayfayı kapatmadıysan sayın okur... şunu bil ki bu sefer o şekilde yada bu şekilde yanacağız. vicdanımın yanmasındansa renklerin yanmasını tercih ederim.

8 Temmuz 2011 Cuma

İHTİMALLERİ BİLE GÜZEL...

Deron Williams‘ın, Zaza’nın ve Kobe’nin Beşiktaş’a imza atma ihtimalleri var.



Evet bayanlar baylar günün spor manşeti tas tamam budur. Evet karabulut şike tepemizde ve ben o karamsar manşetlerden sıkılıp, tüm özetimi yukarıdaki transfer ihtimalinin harikuladeliğinde yapacağım.

Yukarıdaki şeyi, sadece ihtimal olan şeyi bir canlandıralım.

Deron Williams topu aldı ve hücumu şekillendiriyor. Kobe her zamanki gibi hücumda sorumluluk almaktan kaçınmıyor ve topu istiyor. Deron Williams topu daha müsait bir pozisyonda Kobe’ye vermek isterken ona savunma yapan gardını oyalıyor. Ve tam o zamanda Deron’un kafasındaki plan işlemeye geçiyor ve Zaza Kobe’ye muazzam bir perdeleme yapıp Kobe’nin oradan topsuz penetre ile boş şut atabileceği bölgeye koşmasını sağlıyor. Kobe o 3lük çizgisine geldiği an Deron oyaladığı savunmacısının kesemeyeceği zekilikteki pası Kobe’ye ulaştırıyor ve SAYI… Beşiktaş için sayı.



Bayanlar baylar uyanın. Türkiye ligindesiniz ve bu NBA zerafetini canlı canlı izleme ihtimaliniz var.

Ben bu rüyayı İVERSON geldiğinde de yaşamıştım. Hatta size yazmıştım. Hatta ve hatta başka ihtimal düşündüğümü de belirtmiştim.

Ben iverson’un nba’den teklif alamadığını duyunca keşke Yunanistan’a veya İtalya’ya gitse de izleme ihtimalimiz oluşsa demiştim nba’dan teklif almadığımı öğrendiğim anın şaşkınlığıyla.

Şimdi de yahu lockout var. Şu klas yıldızlar Yunanistan’a, İspanya’ya, Rusya’ya gitseler de izleme ihtimalimiz olsa dedim. Belki giderdik, belki onların takımlarıyla Avrupa kupalarından bir tanesinde karşılaşınca izlerdik. Ama Yunanistan’da ve İspanya’daki büyük ekonomik kriz onların süper-star getirme ihtimallerini azalttı. Gerçi İspanyol yıldızlar gelecektir, hatta sponsorlar oralara da gitsinler isteyecektir ama hala kriz çok büyük.

Elde kaldı Rusya ki oraya yıldız yağışını hala bekliyorum ve diğer elde ki biz. Biz 2 tane rüya gibi oyuncuya 1 tane de Fatih Solak’ın Gürcü asıllısına imza attırmak üzereyiz.
Ve inanıyorum ki bu lockout keşmekeşi nba oyuncularının Avrupa’ya gelme ihtimallerini gerçeğe dönüştürecek. Mehmet Okur, HEDO, Ersan, belki Semih, belki Ömer Türkiye’ye gelecekler. Enes de gelse keşke ama o gelmeyecek.

Şimdi aramızda Semih ve Ömer’e burun kıvıranlar olacaktır. Onlara  söylüyorum ŞAŞIRMAYIN…
Biz Ömer’i, Semih’i zaten izledik! Gelmese de olur demek büyük AHMAKLIKTIR çünkü ikisininde nba’da kalıcı olma ihtimalleri çok yüksek. Hedo gibi, Memo gibi… Semihli, Ömerli bir ligin kalitesi artar. Seyir zevki artar. Yeter ki sağlam gelsinler. Yeter ki sağlıklı gelsinler.

Amaaaa, şunu söylemek isterim ki aslında lockout Türkiye basketboluna, Avrupa basketboluna iyi gelmeyecektir. Çünkü buradaki basketbol sistemi ile NBA’daki basketbol mantalitesi + Pazarlaması matematiğinin sonucu olan sistem arasında çok farklılıklar var. İkisinin de kendine özgü stili ve taktikleri var. Ara sıra paylaşım yapıyorlar ama hala çok farklılar. Mesela nba alan savunmasını kabul etti, son saniyede 3lük atıp karşı takımın maçı uzatmaya götürmesi ihtimalini düşünüp faul yapmaya karar verdiler ki bundan 5 sene önce nba antrenörü bunu uygulamayı bile aklına getirmezdi çünkü yazılı olmayan basketbol kanunları vardır…(daha örnekler var) Mesela Avrupa Basketbolu da 4 periyot oynamaya geçti, 3lük çizgisinin ölçülerini büyüttü, maçlarda yapılan smaçlar daha estetik oldu… (daha örnekler var)

Bu yavaş yavaş olan birleşme zevkli, ağrısız ve doğru olandır. Ama NBA oyuncularının buraya akması ve sisteme dayalı basketten, kasıp kavuran şov basketboluna geçişi hızlandırmaları veya etkilenip ülkelerinde sete sadık oyundan çıkmamaları ihtimali, GLOBAL basketbola yaramaz.

Bunun etkisini ne zaman görürüz? Bu etkiyi görmek, NBA oyuncularını izleme zevkinden üstün müdür? Daha çok sorular var ama benim bu sorulara cevabım. BİLMİYORUM- HAYIR.

Gelsinler isterim. Gelsinler 1 sene kalsınlar bizi eğlendirsinler isterim. Kobe’yi canlı izlemek isterim İstanbul’un herhangi bir (gerçi adresleri belli ama=)) ) eğlence adresinde onu canlı görmek isterim. Abiler, ablalar, gençler… konuştuğumuz isimler DERON, KOBE… HEDO, MEMO…
Belki daha daha başkaları da…

Dün twitter’da kimleri izlemek istersiniz demiştim ki daha Kobe ismi çıkmamıştı ve anketten çıkan Kobe idi. Kobe’nim başımın üstünde yeri var ama oyum WADE-GRİFFİN kararsızlığında. Ve enteresandır bu ikili arasında kalanların sayısı yüksek. 

                                                            (belki onlar da gelir...)



İverson geldi de ne oldu? Zaten gelseler bile seneye belki 5 aya gidecekler! Gibi çemkirmeleri bir yana bırakıp kısacık olan şansımıza hayran olalım.