31 Ekim 2010 Pazar

30 EKİM MAÇLARI



SAN ANTONİO SPURS 99-90 NO HORNETS

Bu 2 takım ne zaman karşılaşsa aklıma hep 2008 yılında konferans yarı finalinde oynanan 7 maçlık seri gelir. Hani şu Kobe’nin kariyerindeki ilk sezon MVP’sini kazandığı ve kimsenin ‘Chris Paul hak etmedi.’ diyemediği sezon. Hornets evinde oynadığı ilk 3 maçı ezerek kazanmış; Spurs ise evinde sadece ayakta kalmayı başarmıştı. 7. maçta ise tecrübe ‘7.maça uzatarak hataların en büyüğünü yaptın.’ demiş ve ezerek kazanmıştı.

Yukarıda bahsettiğim hatıra çok kişisel bir çağrışım olup dün akşamki maç ile alakalı bir bağlantısı yoktur. Çünkü dün akşamki maçın Spurs açısından asıl kahramanı BENİM… Daha doğrusu benim uğursuzluğum=)) kime ‘vaay be oluyorlar.’ desem düşmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Onun için bir süre kimseyi pohpohlamama kararı aldım.

Dün akşamki kurbanım da Spurs olmuş.

Bakınız efem…
Her istatistikte tırnak farkıyla da olsa önde olan Spurs takıma sahip çıkanı bulamayınca. Daha doğrusu arzulu Manu’ya bende destek vereyim diyeni bulamayınca çuvallamış. Spurs çuvallarken de Hornets tek istatistikte ama en önemli olanında ezip maçı almış. Toplamda %50 ile hücum ederlerken 3 sayı çizgisinden 7/11 atmışlar.

Sezon öncesi ‘Geliyoooorr geliiiyoooor…’ pankartları hazırladığım Duncan ise asıl beklentim olduğundan uğursuzluğumdan düşen en büyük pay ona olmuş. 2/10 şut yüzdesiyle 7 sayı ve 7 ribaunt.

Maçı yinede kazanabilirlerdi ama 3.çeyrekte öyle dağıtıcı bir CP3 varmış ki performansı yazıda geçen bir sürü miş, mış, muş, müş fiil çekimine yakışan masallığa örtüşMÜŞ.

Gülle kıvamındaki Peja kontratı seneye bitiyor ve onun boşaltacağı boşluğu iyi bir yıldızla doldurabilirlerse batıda çok iş yaparlar. AMA TAKIMDAN GİTMEK İSTEDİĞİ BİLİNEN CP3’Ü DURDURMALARI LAZIM.

Bu arada dün duyduğum Parker’ın kontratı uzatıldı haberi de doğrulandı.





CHİCAGO BULLS 101-91 PİSTONS

Bulls, Noah’ın sözleşmesini uzatmakta haklı olduğunu dün bir kere daha gördü. Lige geldiği günlerde benchten gelsin de hırsıyla takımı ateşlesin beklentisi doğuran ve karşılayan Noah, ilk 5’e geçip ve bunu devam ettiren nadir oyunculardan olduğunu gösterdi. Bulls ona çok güvendi hem de takıma Melo’yu kazandıramamak pahasına güvendi ve hakkettiklerini görüyorlar.

8i hücum olmak üzere 17 ribaunt, 15 sayı, 3 blok, 1 asist, 1 top çalma… Maçın diğer yıldızı ise ilk maçında 31 dakikada 31 top kullandığı için eleştirdiğim Rose. 13/27 ile 39 sayı, 6 ribaunt, 7 asist, 2 top çalma, 2 blok, 7 top kaybı…

Maç genelinde Pistons kazanmaya yakın olan taraftı ama son çeyrek 9’a 34 Bulls önde bitirince haliyle maçı kaybetmişler.

Hadi geçte bizim çocuğa gel dediğiniz ana gelirsek. 15 dakika süre alıp 2de1 ile 2 sayı, 5 ribaunt, 1 top çalma, 4 faul ile tamamlamış ki umut verici olarak yorumlamakta hiçbir sıkıntı görmüyorum.


KNİCKS 95-100 TRAİL BLAZERS


Knicks her şeyi yapıp maç sonunda winner olamayan bir görüntüye büründü ki kalıcı olmasında korkum bile başladı. Celtics maçında da bu maçta da hep kafa kafayalar ama o maç içinde kontrolü ele geçirecekleri topu çemberden geçirmesini bilemiyorlar. Daha vahimi maçı uzatmaya götürecekleri topu çembere bile gönderememelerinin istatistikleri 2’de 2... Sanırım bu kötü seriyi kırdıklarında, jeneriğe dönüşen Sprewell’li görüntüyü tekrarlayacaklar.


Roy 29 sayı atarken 8 kere faul çizgisine gitmesi gözlerimi yaşarttı.

****** ****** ************ ************* **************

20 günlük canavar uzunlukta tatilim var ama sıkıştırmalar yüzünden yasal tatil günüm olan Pazar gününde iş baskını yaşıyorum ve diğer maçları geçip gidiyorum.
*********** **************** *************** ************ **********


HOUSTON ROCKETS 94-107 DENVER NUGGETS

Harrington çok iyi katkı veriyor.

TİMBERWOLVES 89-109 GRİZZLİES

Gay % Mayo AŞ harika…

WİZARDS 95-99 HAWKS

John Wall 29 sayı 9 asist ile neden draft 1 olduğunu gösterdi. Ve ilk maçında ısrarla deneyip beceremediği orta mesafe şutunun olduğunu da gösterdi.

BOBCATS 98-88 BUCKS

Ersan fıkra kıvamında 58 saniye oynadı.  Bu maçı toplantılardan kurtulur kurtulmaz deşeceğim ama gözle görülen Jennings topu paylaşmaya karar verdiği zaman takımın verimi çok artıyor. Triplesini de yaptı ama maçın izleyenler veya tekrarını nba tv’de yakalayanlar triple yorumu olmadığını görüp bana hak vereceklerdir.

30 Ekim 2010 Cumartesi

PARTİ Mİ? OYUN MU?



Snooker'ın ciddiliğinden ve uzunluğundan sıkılan veya daha eğlenceli bilardo izlemek isteyenler için yeni bir oyun başladı. adı POWER SNOOKER... 
Aslında ben son yıllarda snookerdaki frame sayısının kısalmasını bu sporu gerileten bir öge olarak değerlendirmişimdir. Ama bu oyun çok farklı. Frame yerine zamanla oynanan, oyuncuların rahat giyindiği, seyircilerin ve oyuncuların sürekli kikirdediği bir parti havası mevcut. hatta masanın çevresinde parti masası bile var.

Kurallar nedir? Format nedir? merakınızı aşağıdaki linklerde dindirebilirsiniz. 

Veya bu yazıyı şuan okuyanlar izleyip öğrenme metodunu ilk turnuvayı izleyerek yapabilirler. Eurosport'u açınız...

29 EKİM MAÇLARI (MAGİC-HEAT ÖNCEDEN YAZILDI)

BOSTON CELTİCS 105-101 NEW YORK KNİCKS



Sezonun ilk triplesini dün akşam Rondo’dan izlerken oyuna nasıl hükmettiğini gördük. 24 asist, 10 sayı, 10 ribaunt…  Asist hanesindeki fahiş sayıdan da anlaşıldığı gibi Cavaliers maçında hiç oynama niyetlisi olmayan Pierce, Shaq ve KG dün akşam o maçın açığını kapatarak önemli ve zor bir maç kazandılar. Maç öncesi Rondo 24 asist yapacak deselerdi vay be Celtics ne rahat kazanacak derdim. Çünkü 24 asist demek iyi paslar iyi yüzdelerle sayıya dönüşmüş demektir. Üzerine birçok yetenekli adamın ismini de yazdığımız zaman vurmuş geçmiş yorumuna olaşabiliriz ama Knicks hiç öyle bir pozisyona düşmedi. Yani maç biraz süper starına kavuşan D’Antoni sistemini oturtmaya başladı olarak yorumlanabilir. Hücum yaparken gösterilen arzu savunma yaparken gözükmüyor. Ama yinede 2011 yazında kadrolarına katmak istedikleri yıldızı ikna etmek için çok umut verdiler ki yukarıya tırmanmak için o yıldıza ihtiyaçları var. Çünkü maç sonunu tek yıldızlı olmanın verdiği handikapla kaybettiler demek yanlış olmaz. Bitti galiba denen maçı 3lüğüyle umutlandıran Amare bir 3lük daha denemeye kalkınca film bitti.

Semih için ise koç Rivers’ın çaylak tabusu hala devrede. Jermaine de yoktu ama oynatılmadı. Sanırım Semih’in akbabalık dozu biraz daha artmıştır.


NEW JERSEY NETS 106-100 SACRAMENTO KİNGS



Nets geçen sezonun izlerinin silmek için harika bir çaba içerisinde. İyi mücadele edip ne zaman nereden verim alacaklarını iyi hesaplıyorlar. Bu noktada koç Avery Johnson’un payını unutmak olmaz. Mavs zamanında yaptığı rotasyonsuzluk hatasını burada da yapıyor ama şampiyonluğa oynayan takım için hata olan yeni kurulan takım için doğruya ve daha kolay alışmaya dönüşüyor.

Takımın inancı çok yüksek hele yeni sahibi Rus’un inancı zirvede…

Açıklaması…
Bu sene playoff oynarız ve en geç 5 yıl içinde şampiyon oluruz…


OC THUNDERS 105-104 DETROİT PİSTONS



Gerek ev sahipliği yaptığımız turnuvada performansının daim olduğunu gösteren Durant için gerekse batı da mücadeleci olacaklarına inancım için hep takip ettiğim takım olmaya devam edecek Thunders. Bu maçını, maç yoğunluğu ve daha kaliteli maçlarla çakışmasından izleme dışında bıraktım.  Ama skorunu takip ederken gördüm ki maç sonu oynanacak maç olacak hemen internetten bulup maç sonuna yetiştim. Durant ve Westbrook sahadaydı ama maç sonunu Green oynadı ve kazandırdı. Planlı bir oyun değildi. Green topu alıp arkadaşlarına bakınca markajda olduklarını gördüğünde pota altının da boş olduğunu gördü, daldı, maçı kazandırdı.

GÖZ UCUYLA BİLE BAKAMADIĞIM MAÇLARIN GÖZE ÇARPAN İSTATİSTİKLERİ


İNDİANA PACERS 104-101 BOBCATS

İlk maçında da belirttiğim üzere Granger üzerindeki ölü toprağı atmaya başlamış. 12/23 şut yüzdesinin 6/11 3lük kısmı göze batıyor.
Gerald Wallace 28 sayı atarken bol bol faul çizgisine gitmiş.


ATLANTA HAWKS 104-101 SİXERS

Hawks’ın bu maç harika bir şut dağılımı istatistiği var. Kağıt 12 tane şut kullanan oyuncu yok. Tabi biraz deşip faul çizgisine gitme rakamlarını da ekleyince takım lideri Johnson’un biraz daha fazla topa hükmettiği kararına varabilir ve normal diyebiliriz.

İguadala 27 sayı 10 asist 6 ribaunt 2 top çalma… Yetmemiş…


CLEVELAND CAVS 81-101 TORONTO RAPTORS

Raptors devreyi 8 sayı önde geçip 3.çeyrekte de farka 14 sayı ekleyince iki takımda da oynamayan kalmamış.


MİLWAUKEE BUCKS 85-96 TİMBERWOLVES

Ersan 0/4 şut ve 4 ribaunt ile formsuzluğuna devam etmiş ama aldığı 8 dakika çok vahim.
Beasley 21 sayı 10 ribaunt
Love 17 sayı 16 ribaunt


DENVER NUGGETS 95-101 NO HORNETS

Melo 24 sayı, 10 ribaunt…
Paul 18 sayı 7 ribaunt, 7 asist…


MEMPHİS GRİZLİES 91-90 DALLAS MAVS

Dallas maç sonunu aynı Rocets maçının çeyrek sonu gibi oynamak istedi ama bu sefer beceremedi. O maçta Kidd topu kenardan çıkartırken önüne pas yollarını tıkamak için Yao konmuş ve o harika bir pas çıkarmıştı. Bu sefer küçük Gasol vardı ama o iyi pası atamadı.


LA CLİPPERS 91-109 GOLDEN STATE WARRİORS

Griffin 2.maçında da double yapmış 14 sayı 10 ribaunt…
İlk maçında 46 atmışlığı olan Ellis farkında açılmış olmasıyla topa çek el sürmemiş. Serbest atışa hiç gitmemesi enteresan.
Curry’nin asisti izlenmeli…


LA LAKERS 114-106 PHOENİZ SUNS

Hedo 4/7 ile 9 sayı, 6 ribaunt, 3 asist, 5 faul rakamlarına sahipken 30 dakika oyunda kalması olumlu olmuş.

Gasoll 8 ribaunt, 9 asist (ohaa), 21 sayı, 1 top çalma, 2 blok…
KOBE 9/19 ile 25 sayı, 7 ribaunt, 3 asist...

HEAT ELEŞTİRİLERİ MAGİC'E YIKIP RAHATLADI



Flash önderliğinde Heat 96-70 Superman önderliğinde Magic…

Kazanandan önce sezon öncesi umutlu yazılar yazdığım ama her seferinde de durdu mu tam duran olduklarını belirttiğim Magic için birkaç şey yazmak istiyorum.

Ben loser pozisyonuna düşünce tepeden tırnağa basireti kapanan bir takım, oluşum daha önce görmedim. Daha doğrusu Magic’ten başka bir takım görmedim. Daha önce yazdıklarımı tekrarlayıp papağanlık yapmayacağım ama buyurun size oylanılmayacak bir anketçik vereyim.

Magic maç içinde neyle karşılaşırsa İLLAKİ kaybeder?

A- Howard faul problemine girerse
B- Lewis faul probleminin yanına 9da 0 şut eklerse.
C- Carter sertlikten kaçarken sert bir düşüş sonrası sakatlanırsa.

D- Diğer ilk beş parçaları Nelson ve Richardson 16da 3 atarsa.

E- 4 şıkkın 2si.

F- 4 şıkkın 3ü.

G- HEPSİ…

Emin olun F şıkkında bile kazanabilecekleri maçlar var. Çünkü şıklara girmeyen bench katkısından çok iyi verim aldıklarını görmüşlüğümüz çok var. Ama G şıkkını da ezip H- HİÇBİRİ şıkkını doğuracak kadar sihirli (magic) olamazlar.

Heat kazanıp konferans rakiplerine karşı 2de 0 yapmamak zorunda. Magic Lebron transferinden sonra öyle çok Heat’e yüklenici açıklama yaptılar ki yediklerinin yutmamak için kazanmak zorunda. Kaan Kural’ın maç öncesi reytinglerle ilgili verdiği notu (izlemeyenler için. Heat maçlarının reytingleri konferans finalleri reytinglerini geçiyormuş) ve Florida kapışması olduğu gerçeğini saymıyorum bile. Mesaj maçı mıydı? Çok ötesinde bir maçtı.

Gelelim kazanan tarafa… İlk önce herkesin kafasını bulandıran rol dağılımı merakının cevabını dün akşam tamamıyla gördük. Kalıcı olduğunu iddia etmek için Lebron’un genleriyle oynamak gerekeceğinden ŞİMDİLİK rol dağılımı olduğunu belirtmek daha uygun görülüyor ama bu takımın verimi de bu ŞİMDİLİK sisteminden geçer. İlk maçta da 2.maçta da 3.cü maçta da oynamak istedikleri oyun aynı. İlk denemede Wade olabileceğinde çok kötüydü, 2.deneme Sixers ileydi ama 3.deneme tam anlamıyla gösterdi ki Wade topu daha çok potaya gönderen oyuncu olacakken Lebron’da oyun kurulmasında topa daha çok hükmeden oyuncu olup, takımın ribaunt zaafına daha çok adapte olacak. Anlaşılan o ki Lebron Jordan kıyaslaması yerini Lebron Magic kıyaslamasına bırakacak çünkü rol modeli örtüştüren tek yıldız MAGİC. Diğer yıldız Bosh ise tamamen tamamlayıcı allstar vazifesinde olduğu için yeri geldiğinde pozisyonlar hazırlanıp verimsiz bırakılmayacak. Dün akşam bu oyunu layığıyla oynayıp kazandılar. Sakın yukarıdaki Magic çemkirmemin gölgesinde kaldığı ihtimali akıllara getirilmesin. Oynamak istedikleri gibi oynayıp kazandılar.
Gelecek yönünde akıllarda hep ‘yahu Lebron her maç triple ihtimalli maçlar çıkarıyordu. Neden sayıları kısıp asistini kabartacak ki ? derseniz. Madem seçebileceği en eleştiri yüklü takımı seçti katlanacak derim. Ve Magic ile kıyaslanan kaç tane oyuncu hatırlıyorsunuz? sorusunu da eklerim ÖZELLİĞİNE vurgu yaparım.

Maç notları…

1- Maçın hareketi ilk çeyrekte Howard’ın Wade’yi durduğu bloktu. Daha sonra Wade onun üzerine yüklendi ve topu yukarılardan bırakıp intikamını aldı ama blok çok şahaneydi.

2- Lebron’un kural değişikliğinden kaynaklı aldığı teknik faul sonrası Stern’in suratı ilginçti.

3- Heat galibiyet mimiği iki kolu da yukarıya kaldırmak.

4- Howard geçtiğimiz yaz hocalarına Hakeem’i de ekledi ve hook atışlarına iyi çalıştığı gözlendi. Artı olarak biraz Tim Duncan vari orta mesafe atışları da denedi ama olmadı. Howard Ewing’ten, Hakeem’den çok olumlu yanları çekip almış ama almadı tek özellik olan SERBEST ATIŞI alıp diğerlerini bıraksa yeter.

29 Ekim 2010 Cuma

DEDİKODU BUNLAR



Evet efendim Carmelo Anthony dedikoduları dönmeye devam ediyor. Yaz döneminde takımdan ayrılmak istediğini, Knicks ile Bulls’un da onu ikna ettiğini duymuştuk. Şimdi sırada ikna kabiliyeti yüksek başka bir NBA takımı çıktı. Houston Rockets… Dedikoduya göre Rockets ‘gidicem gidecem banane gidicem’ diye tutturan Allstar gediklisi yıldız Melo’ya ‘bize gel… bize gel… bize gel…’ diye ısrarlarda bulunmuş. Ve dedikoduyu çıkartanın yanında oturan mantıklı biri bunun olabileceğini çünkü o eyalette vergilerin düşük olduğunu iddia etmiş. Ama bana pek mantıklı gelmedi çünkü takımdan ayrılmak istemesinin sebebi biraz daha para kazanmak değil yüzüğe ulaşmak ve aynı yıl draft edilen diğer yıldızlar kadar mücadeleci olup başarıya yakın bir kadroda olmak istemesi. Yani bana mantıklı gelmeyen kısmı Rockets’a para için gitmesidir. Yoksa Brooks, Martin, sağlıklı Yao ve Melo iyi bir kadro olabilirler ama hem patronsal hem de yapısal sıkıntılar çıkacaktır. Patronsal olarak Rockets’in Çinlilere arkasını dönüp takımın patronunun Melo olduğunu açıklamasına ihtimal vermiyorum. Yapısal sorun ise 3 tane top kullanmayı seven adam (Brooks, Martin, Melo) dışarıdaki topu nasıl paylaşır bilemezken Yao’yu da ekliyorum ve kendimi çıkmazda buluyorum. Hani Brooks şut sayısını kısıp asiste yönelebilir. Martin de diyebilir ama verimliliği çok azalır. Keşke savunma yönü de olan Ariza gitmeseydi dedirtir.
Diğer alternatifler daha mantıklı duruyor. Hele Cris Paul ile birlikte Amare’nin yanına gitmesi NBA için tehlikeli oluşturuyor. Çok iyi olurlar ama Lebron transferinden sonra yazdığım (ya düzen değişirse) yazıdaki korkum daha da artar.


AMARE YILDIZLIĞINDA BİG HEAD...

 





Greg Oden Portland Trail Blazers ile sözleşme yenilemeyecek ve boşta kalan oyuncular listesindeki yerini alacakmış.
Daha beklentileri karşılayamamış, sakatlık sorunun bir türlü aşamamış olsa da çok kaliteli ve uzun gibi uzun denilebilecek kült pivotlardan ve iyi bir Oden’a kimse hayır demiz. Gönül ister ki Portland’ta kalıp Portland’a lazım olanı verip başarılara taşısın ama bu ihtimal pek olası gelmiyor. Sanırım yeni bir başlangıç yapıp şanssızlıklarını Portland’ta bırakmak istiyor.



Ve eski Raptors yıldızı yeni Big Tree’nin 3.sü olan Bosh’un pekte uygun olmayan fotoğrafları ortalarda fink atmakta. Tabii ki finkleten bayanın tehdit vari açıklamalarıyla. RAPTORS VE KANADA İLE İLGİLİ KÖTÜ AÇIKLAMALARINDAN VAZGEÇ ÇÜNKÜ BU FOTOĞRAFLARDAN ÇOK VAR…



Ve son haber Türk NBA basketbol seyircisinin severek takip ettiği http://konyaliportlandlilar.blogspot.com/ ‘un haberi. Spurs Teodosic ile ilgileniyormuş.
http://konyaliportlandlilar.blogspot.com/2010/10/spurs-teodosicle-ilgileniyor.html

Savunma konusunda yaşaması muhtemel soruna yapılan yorum şahane.

NEREDESİN BOOZER NEREDESİN AMARE

Memo’nun sakat olmasına rağmen Türk basketbol seyircisinin Türk gecesi olarak nitelendirdiği maç olabilir ama basketbol literatüründe 1 pota altı yıldızından daha çok şey kaybettiği görülen 2 takımın maçı olarak geçiyor. Takımda olsalar illa ki savunma yapmamalarını çemkiren 2şer cümle ederdim ama dün akşamı gördüm ya bi 10 maç savunmasızlıklarını çemkiremem.




Boozersız Jazz ve Amaresiz Suns maçının keyif verdiğini söylemek zor. Üstüne Jazz Memosuz olunca keyfi daha da düştü. Bunların üstüne de Jazz gününde olmayan Deron Williams ve saçmalamak için çaba gösteren Kirilenko öndersizliğinde olunca basketbol aşkının ızdırabı bizimle oldu. Yani bahsettiğim Jazz 2 veya 3 sene önce Suns’un karşısına çıksa en az 130 yer giderlerdi. Daha dinç bir Nash, 4 kaplan gücündeki Amare (hücumda) olsaydı Daren Williams Memo’ya ‘buralarda bildiğin iyi bir meyhane var mı?’ diye sorardı.
Gelelim Hedo’nun alışma sürecine. Suns Hedo’nun bugüne kadar hiç oynamadığı bir basketbol stiline sahip ve Hedo alışmakta zorluk çekiyor. Ondan istenen ekstra pasları iyi yapıp Nash’i rahatlatması, dripling yapıp bire birini göstermesi ve savunma bilgisini takımla paylaşması. İyi-güzel-doğru AMAaAaaa hücumda Nash topa öyle hükmediyor ki Hedo’ya sadece 3lüğe gidip şut atmak kalıyor. Yani Hedo’ya atarsa verimli atamazsa verimsiz formülü kalıyor. ‘Ee o zaman Dragic oyundayken marifetini göstersin.’ deseniz ‘takım öyle savunma yapmayı, yardım getirmeyi bilmiyor ki Hedo’nun faul yapmaktan başka çaresi kalmıyor.’ derim. Bunların üstüne de zaman zaman 4 NUMARAYA çekilmesi eklenince Hedo’nun devreler yanıyor.

Suns takım olarak Hedo’ya güvendiği belli ama bu kadar saldım çayıra modunu sadece Nash’in idare etmesine izin verip hem ondan hem de Hedo’dan mucize beklemek olmaz…

Toronto’ya imza attığı günden bu güne papağan gibi tekrarladığım arzuyu tekrarlıyorum… Ahhh Hedo keşke Portland’a gitseydin.

Not= Millsap’ın ribaunt sezgisine hayran kalmamak elde değil.


MAGİC KAZANACAKTI AMA YA JOHN WALL

Top yuvarlaktır ve bazen maçın ne olacağı belli olmaz ama dün gece top küp bile olsaydı bu maç farklı sonuçlanamazdı. ‘Ulan manyak!! Madem sonucundan bu kadar emindim ne diye saat 3’teki maçı izledin?’ tarzı haklı çemkirmeleri duyar gibiyim. Cevap veriyorum. John Wall merakı… Hani şu Kentucky’de parıl parıl parlayıp rekorlu maçlar oynayan, 2010 yaz ligi MVP’si, Nike’nin sponsorluk için 8 haneli kontrat imzalattığı, draftın 1 numarası olan çaylak. Maç içinde de inceden klipleri dönen, fotoğrafı Allen Iverson ve Magic Johnson’ın yanına konup pazarlaması yukarıda tutulan çaylak.



Yukarıdaki tanımdaki kekremsilikten de belli olduğu üzere bekleneni verememiştir ama vereceği maçlar izletecektir. Dün akşam Gilbert Arenas’ın olmamasıyla takımın anahtarı kendisine teslim edilmişti. O da ‘madem öyle’ deyip deneme yanılma yöntemlerinde gezindi. Savunma gözetiminde orta mesafe şutları denedi olmadı. Savunmadan kurtulup orta mesafe şutları denedi olmadı. Peş peşe  2 tane güzel fast break atınca dripling ile delerim sandı ama ikisinde de Howard ‘dur yiğen’ dedi. ‘Ulan ne yapsak olmuyor. Hoca da hala at diyor.’ durumuna gelince ‘yahu benim rekorlu asist maçlarım var.’ dedi ve biraz daha oynatıcı oldu. Hani 1 tane bile ‘şu asistin güzelliğine bak.’ dedirten asist yapmadı ama 9 asisti çemkirmek için böyle bir baz alınamaz.
Klasik olan kumaşı iyi terimini kullanmakta bir sakınca görmediğim adam oldu dün akşam. Hem de yukarıdaki becerememelerine rağmen. Beklentiler büyük. Takımın gerçek sahibi ortalarda yok. Ve patronluk yapmanız istenilen ilk maç makine gibi oynayan Magic. Yani draft numarası ne olursa olsun adam bir çaylak. Felaket yüzdeyle attığı orta mesafe şutlarına güvendiği belli ama 3lüklerine Tony Parker kadar bile güvenmiyor. Maç içinde en iyi yaptığı iş ise fast break atarken gösterdiği vücut feykleri.

Takım olarak nasıl oynadıklarına gelmeye gönlüm razı gelmiyor. Birazdan da bahsedeceğim üzere Magic harika oynadı ama takımın en aktif savunma yapan adamı Hinrick olamamalı deyip bir Nba takımını daha da çemkirmeyeceğim.

Gelelim ilk maçını ter atma kıvamında oynayan ve asıl maçını bu akşam Miami Heat ile oynayacak olan Magic’e (maçı NTV veya NTVSPOR verecek). Harika başladılar. İlk önce Carter çizgiden girip sayıyı attı ardından benzerini Lewis attı ve 4-0 ile başladılar. Bu tarz attı örnekleriyle maçı özetlemeye devam edersem can çekişeceğim bir anlatım olması kesin olacağından Magic’in hep attığını belirtip attı olayını bırakacağım. Maç sürekli kontrolleri altındaydı ve basketbolda mola sınırı olmasaydı Wizards koçu 2 hücumda 1 mola alıp rekor kırabilir; sırf Carter’ı yavaşlatma planı kurmak için bile 6-7 tane mola alabilirdi. Çünkü dünkü maçta ‘yahu bu takımda keşke Carter değil de X olsaydı.’ gibi bir cümle akla getirilemezdi. X’i de gönül rahatlığıyla doldurabilirsiniz. Mesela ‘Kobe’ deseniz ‘hayhay’ derim. ‘Ama Carter hiçbir zaman Kobe gibi bir winner karakteri olamadı.’ derseniz abartmayın, konuyu uzun vadeye yayıp polemik yaratmayın derim çünkü bahsi geçen sadece dün akşamki maç.

Asıl ana parçaya bakacak olursak Howard her zamanki Howard. Eksisiyle, artısıyla, artısıyla, artısıyla, artısıyla… Rakip takımların klasik Howard’ı yavaşlatma taktiği olan faul yapıp çizgiye gönderme darlamasını bu senede bol bol izleyeceğiz. Çünkü Howard yüzdesini iyileştirmiş gibi bir cümlem yok. Howard’ın sıkılıp inişe geçen veya panyaya çarpan topa müdahele edişlerini de izlemeye devam edeceğiz. Bu eksileri çıkarttığımızda geriye kalan Howard ise blok yaparken topu patlatmaya, smaç yaparken potayı kırmaya çalışan bir süper star. Ama bazen Nelson onu gerçek Süperman sanıp öyle imkansızlar toplar fırlatıyor ki gerçek Süperman gelse 2 şamar atıp fırçasını kayar.

Magic bildiğimiz ligi iyi oynayan Magic. Ve rotasyonunu ciddi şekilde genişletmişler ama umuyorum ki play-oflarda da böyle olurlar ve bir anda basiretsizliğe bürünmelerinden kurtulurlar.

Not= Maç esnasında stadyum görüntüleri gösterildi ve ağzım açık kaldı. Ama ardından başarıları gösteren flamalar olan sadece 2 tanecik konferans şampiyonluğu görünce stadyumun bütün havası kaçtı. Oraya 1 adet şampiyonluk flaması şart.
 

28 Ekim 2010 Perşembe

27 EKİM MAÇLARI




CLİPPERS 88-98 TRAİL BLAZERS

Dün akşam Miami Heat-Sixers maçı da dahil birçok maç izledim ama en görseli şüphesiz Clippers-Trail Blazers maçıydı. Bununla paralel en kötü taraftarda Clippers taraftarıydı ki maçı didiklerken örnek vereceğim.

Öncelikle dün akşam daha iyi gördüm ki Griffin’i 1 sene az izlemiş olmaktan mutsuz oluşumda haklıyım. Penetre özelliği var. Asist özelliği var. Güçlü bitirişleri var. Hani hızlı hücuma çıkarken guard pozisyonu 3lükle bitirmek ister ya; işte o topun kaçma ihtimalinde sezgisi kuvvetli Griffin var. Adamın ilk maç performansına bakar mısınız? 9u HÜCUM olmak üzere 14 ribaunt, yüzdeli 20 sayı, 4 asist, 1 top çalma… ve 4.çeyreğin başlarında dinlenmesi için kenara geldiğinde benchten takımına destek vermek için hoplayan, zıplayan, taraftarından daha ateşli olacak kadar kazanma arzulu bir adam.

Ben, Trail Blazers maçlarının ilk çeyreklerinde hep LaMarcus Aldridge’yi göz hapsine alırım ki adamın da lakabı ‘bay ilk çeyrek’. Takımının ilk çeyrek performansı hep yukarıya taşıyan adamdır. Hani takımımda O varsa ilk çeyreklerde darmadağın olmaktan korkmam ama maç sonlarında da yıldızını parlatmasını çok ummam. Dün gece beklenenin aksine ters bir akşam yaşadı. İlk çeyreğin ortasında 2 faul alıp benche giderken kafa kafaya giden maçın 4.çeyreğinde 9 sayı atıp ritim bulmaya yaklaşan ama sönmeye yatkın Clippers’ı püskürttü. Bunun tersini ise Brandon Roy’da gördük. Genelde maçın başlarında değil de sonlarında daha çok top kullanmayı seven Roy dün akşamın ilk yarı yıldızı oldu. 18 sayı attı ve bunları 6sını 1. ve 2.çeyreğin son saniyelerinde soktuğu üçlüklerle yaparken 6 sayının kıymetini yükseltti. İkinci yarı tamamen kayıptı ve Roy’un en eleştirdiğim özelliği olan bu kadar kabiliyetliyken hiç kalabalığa dalıp düdük çıkartma hamlesini maalesef yine gördük. Aslında 2 yıl önce böyle sahneler izletirdi amma 2 yıldır hiç o taraklarda çabası yok. Onun ayarındaki yıldızların maç başına attığı serbest atışlara bakıp ta bu sonuç rahatlıkla onaylanabilir.

Clippers ise ara sıra öne geçtiği maçta mücadeleci davranmaya çalıştı ama kadro yapısı itibariyle ne yapacaklarını kestirmek kolay. Hele öyle bir seyirciye sahipken çok çok çok normal. 3. Çeyreğin başladığı dakikaları izleseniz ağlarsınız. Hani karşı takımı bile etkilediler hatta 1 sene kaybetmiş ve umut vaat ettiği gözükmüş gelecekleri Griffin topu alıyor, dripling ile adam geçip iki kişinin arasına topu salıp asist yaparken o asist smaçla bitirilmiş oluyor ve koca salonda çıkan ses normal bir fast breake çıkan ses ama ardından gelen tepki daha vahim… 1,2,3 TIP…
Maç göze hoş gelen hareketler izleten bir maçtı ama gerek Trail Blazers’ın dün maç yapmış olması gerekse Clippers’ın yapısı ve taraftarıyla çok didişken olamadı. 4.çeyreğin ortasında da yeter artık diyen Blazers ardarda 15 sayı bulup maçı kazandı.

Maçın yıldız= yukarıdaki koca yazıda 1 kere bile adı geçmeyen Batum=)) her işi yapıyor. Top çalma, asist, blok, sayı…






CAVALİERS 95-87 CELTİCS

Açılış  gecesinin ihtiyar delikanlıları dün gece siyatikli veteranlara dönüştüğünü iddia edenler çok olacaktır ama ben bu kadar alaycılığa katılmayacağım çünkü dün akşamki galibiyette en büyük pay Heat’indi. Arzularını, savunma seviyelerini küçümsemek niyetinde değilim ama bu kadar yaşı ilerlemiş yıldıza sahip her takım bu karakteri gösterirdi. Bu kadar iyi gösterebilirler miydi? SANMIYORUM…
Celtics Heat maçında gösterdiği doğru pozisyon almak için efor harcamayı ve o pozisyonu korumak içinde en az o kadar eforu da didişmek için harcamayı göstermeye bile çalışmadı. Bunun farkına varan Rondo asist hanesini kısıp sayı hanesini kabartmakta buldu çareyi. Doğruyu yaptı. Verimi de yerindeydi ama tek yardımcısı Glen Davis olunca kaybettiler. Ray Allen kötü attı. Pierce geçen akşamdan kalma Lebron darbesinden dolayı tedirgindi. Geçen gece potayı kırmaya çalışan Shaq uykulu ve faullüydü. Bu kadar uzunu olan bir takım 6 hücum ribaundu yaptı ve 4ü Ray Allen&RONDO aş… Falandı filandı ve beklenendi. Benim diğer bi beklentim Semih Erden’in süresi oldu. Ama gördük ki benim Semih için umduğum (beklediğim değil) süre olan 12 dakika ortalamasını Jermaine kapmış. Semih yine oynamadı ve umduğumuz süreleri almak için sakatlık haberi beklemeye geçti. Biraz akbabaca bir beklenti ama durum bu. Tabii ki her basketbolcu oynamak ister ama ilk NBA stajını da SHAQ, KG, JERMAİNE ile yapmak herkese nasip olmaz.

Kazanan tarafa bakacak olursak daha önceden de beğendiğim J.J. Hickson ve daha önce adını bile telaffuz etmediğim Ramon Sessions çok iyi maç çıkardılar. Benchten de 16 sayısında çok 8 asistiyle katkı yapan Gibson’u bulunca maçı kazanmayı bildiler.






SİXERS 87-97 MİAMİ HEAT

Geçen akşam yaşadıkları mağlubiyeti birlikte oynama süresi olmamalarına ve kötü bir akşam olmasına bağlamıştık ama bu akşam alınabilecek bir mağlubiyetin manşetine iyimserlik tohumları serpilemezdi. BİG 3 de buna izin vermeyeceklerini belli ettiler ve maçı kazanmayı bildiler.
Benim maç öncesi merakım Celtics maçında gözlerindeki ateşle bile ayağa kalkamayan Wade’nin durumuydu. Kendine yakışanı yaptı ve takımı 1 kerede Lebron’un eline teslim etmeyeceğini oyunun her alanına katkı yaparak gösterdi. Penetreleriyle deldi, ribauntlara yardım etti, asist ve blokta cabası. Lebron ise daha pasif bir akşam geçirdi ki sebeplerinde biraz fazla top kaybı yapmasının yanında Cleveland‘tan geldik Miamili gözlerinden ateş çıkartırken onu söndürmek olmaz vardı. Ama hatırı sayılır asist yaparak katkısını da gösterdi.
Hala pota altında çok yumuşaklar ki bu Sixers gibi bir takımla oynarken 3-5 hücum ribaundu yapmalarından belli oluyor. Bir diğer sorun olan ceza üçlüklerini kim kesecek sorusuna ise J. Jones ‘ben buradayım.’ çığlıklarıyla cevap verirken 9’da 6 3lük attı.

Rahat kazanarak güzel bir nefes aldılar ama hala çok zamana ihtiyaçları ve pota altını nasıl karartacaklarına dair çözümlere ihtiyaçları var.






SA SPURS 122-109 PACERS

Duncan’ın iyi hazırlandığı haberlerinden sonra merakla beklediğim maç bu maçtı. Şişirmeler miydi? Ateşlemeler miydi? yoksa gerçekler miydi?

Yani 2003 yılındaki Duncan sahadaydı demek fıkramsı bir yorum olurdu ama 2005 yılına çok yakındı dersem cuk oturmaya müsahit bir yorum olur. Takımının en çok ve en yüzdeli skor yapanı olmasının yanında blok, top çalma, ribaunt istatistiklerinde de takım lideriydi. Bu kadar istatistik vermişken uzun bir adamın 3 asist yaptığını da belirtmeden olmaz=))
Arkadaşlarına gelirsek. Manu bildiğimiz Manu. Parker 3lük çizgisine yaklaşmaması dışında delici penetre yapıp top çalan, asist yapan adamdı. Jefferson anlamsızca fauller alsa da oyunda kaldığı süredeki katkısı iyiydi. Takım ilk 5i olarak beklentileri karşılayacak düzeydeler ama iş bench katkısına gelince sıkıntılar doğuyor. Sadece Hill ve Anderson’dan katkı almaları; potansiyel olarak ta saçma Bonner ve yaşlı McDyess’a kalmaları sakatlık ihtimalleri için iyi haberler değilse de yinelemekte olduğum ilk 5 direnci çok yerinde.

Ben son yıllarda Pacers için umutlu olduğumu hatırlamıyorum ama onlar ısrarla umutlu maçlar oynamaya devam ediyorlar. Spurs’e 109 atmak kolay iş değil. Hele bahsettiğim dirençteki Spurs’e hiç değil. Ama çok top kaybı yapmaları bu maçta daha rekabetçi olmalarını engelledi. Birkaç kelimede Granger için söylemek isterim fiziği ve 2 sene önceki harika parlaması ile hep göz hapsinde tuttuğum ve potansiyeli olduğunu iddia ettiğim bir adamdır. Dün akşam da beni yanıltmayacak bir oyun oynadı ama hala 2 sene öncesini arıyor. Bir daha o seviyeye çıkar mı? Daha da önemlisi orada kalır mı? Bilemiyorum...



DİĞER MAÇLAR...


Detroit Pistons 98-101 NEW JERSEY NETS

Nets maçın sonunda Williams ile serbest atışlardan 2de 0 bulunca Pistons için son 1 şans doğmuş ama Stuckey becerememişler…

NEW YORK KNİCKS 98-93 TORONTO RAPTORS

Amare= 19 sayı, 10 ribaunt, 2asist, 2blok,  9 top kaybı ve maçı kopartan sahneleri oynamış.

Chandler= 22 sayı 8 ribaunt ile benchten maden çıkarmış.


SACRAMENTO KİNGS 117-116 MİNNESOTA TİMBERWOLWES

Kings 47 kez serbest atış çizgisine gitmiş.


MİLWAUKEE BUCKS 91-95 NO HORNETS

C.Paul 17 sayı, 16 asist, 4 ribaunt ve şaşırtıcı olarak 0(sıfır) top çalma.
Ersan 3ribaunt 4 sayı…
Ve Bucks maç sonu oynamayı becerememiş.

CHİCAGO BULLS 95-106 OC THUNDERS

Ömer’in aldığı süre 2.31 ve herhangi bir katkı yok. Hazırlık maçlarında ilk 5e yükselip ilk maçında 2.31 süre alması ilginç.
ROSE 31 dakikada 31 top kullanarak sapıtmış.
Durant= 30 sayı, 3 asist, 3 ribaunt, 3 top çalma.
Westbrook= 28sayı, 6 asist, 10 ribaunt, 2 top çalma.

BOBCATS 86-101 DALLAS MAVS

Kidd=   12 sayı, 18 asist, 3 top çalma ile yuuuuuhh dedirtmiş.
Nowitzki= 11/13 yüzdeyle 28 sayı 13 ribaunt ile ayıp dedirtmiş.


HOUSTON ROCKETS 128-132 WARRİORS

2 uzatmaya gitti sanılmasın klasik Warriors sapıklığında bir maç.

Ellis= 46 sayı atarak 50ye yaklaşan ilk isim olmuş.
Scola= 36 sayı 14 ribaunt…
Ming= oynamamış…

UTAH JAZZ 88-110 DENVER NUGGETS


ATLANTA HAWKS 119-104 MEMPHİS GRIZZLIES




27 Ekim 2010 Çarşamba

LAKERS-ROCKETS ... TRAİL BLAZERS-SUNS

LAKERS-ROCKETS

Sezon öncesi Lakers için ne düşündüysem, hakkında ne karaladıysam gördüğüm maç oldu. (merak edenler 1 kaç yazı öncesine bakabilir. 4 GÖZDE ADAY…) Lakers yıldızlarla dolu olmasının yanında kazanmayı bilen bir takım. Daha hazır olmamasının da etkisiyle verimi paylaşımcılıkta bulan Kobe’ye sahip bir takım.
Maçı özetlemeye geçersek Rockets kaliteli bir kadroya sahip olduklarını gösterdiler ve maçta hep tutunan, çoğu zaman önde götüren takım oldular ama takımın patronu Ming’in yeteri sürelerde sahada kalamamasından dolayı daha bireysel olmaya gidiyorlar. Bu cümlenin top dönmüyor olarak algılanmasını istemem çünkü top iyi dönüyor ama kırılma anlarında top çok bireyselleşiyor ve bunun takımdaki oyuncuların karakterinden kaynaklandığını da belirtmek isterim. Özellikle Martin ve Brooks top elinde olunca mutlu olan adamlar ki onların verimi de böyle çıkıyor. Zaten takımın patronu sahaya yüzde 50 ve tekrar sakatlanırım korkusuyla çıkarken bunun olmasını beklememek olmaz. Houston, Ming olmadan da çok can yakacaktır ama sezonu yukarılarda bitirmeleri için  Çin Seddi’ni görmemiz gerekiyor.

 1- Gasol zaman zaman öyle hareketler yapıyor ki adeta modern pivot dersi veriyor. Hele potaya çok yakın aldığı topları süratli ve beklenmedik taraftan bitirişi alt yapılarda işlenmeli.
2- Shannon Brown beklediğim verimlilikte oynayacağını gösterdi.
3- Lamar Odom’un aklı çok yerindeydi ve o bildiğimiz ‘ben 3lüğe yerleşeyim.’ mantığından uzak durdu.

4- Lakers son topu oynarken elbette Kobe’ye ihtiyacı var ve koç Jackson son 2 senedir onun şutundan da pasından da yararlanmayı biliyor.

5- Scola Türkiye’de izlediğimiz Scola gibi oynamaya devam ediyor.

MAÇIN ÖZETİ...







KOBE'DEN BLAKE'YE, BLAKE'DEN ROCKETS'A SEVGİLERLE







PORTLAND TRAİL BLAZERS- PHOENİX SUNS

Dün akşam için odaklandığım 2 maç vardı ve aralarında bu maç yoktu. Ancak ilk çeyreğini izleyebildim ve Hedo’nun kolay faullerle 2leyip oturduğuna şahit oldum. ÖZETLERDEN İZLEDİĞİM KADARIYLA gibi bir cümle veya mantıkta olup maçı yorumlamaya kalmayacağım. Ama o ufak zaman diliminde söyleyebileceğim şey Nash ile oynamak kolay iş değil. Hücumda her işi kayığıyla yapması pas vermeyi bilen ve seven Hedo’nun işini zorlaştırdı. Dragic sahadayken asıl verimini gösterecek Hedo’yu o dilimde izleyemedim. Portland ise şahane bir takım ve onları yazmaktan hep zevk duyacağım ama bu maç Celtics-Heat ve LAL-Rockets maçının gümbürtüsüne gittiler.

MAÇIN ÖZETİ...





AMATÖR KAMERA İLE AÇILIŞ TÖRENİ


AÇILIŞ MAÇI CELTİCS'İN


Nba basketboluna aç kalmış bünyem sahada all-star vari kadrolar görünce biraz abukladı. Dile kolay 8 tane dev isim vardı sahada. Ama basketbol olarak hiç 8 yıldız sahadaymış gibi başlamadı. Heat’in ‘adettendir. top dönsün. Paylaşılmış gözüksün.’ mentali sürekli top kaybetmelerine ve 6.30luk sürede 1 tane bile set oynayamamalarını sağladı. Kayıpların çokluğunun diğer etkenleri ise Heat’in ceza 3lüğü kesebilecek oyuncusunun sahada olmayışı ve Celtics’in gömülü savunmayı çok iyi yapmasıydı.

Celtics hücumda Rondo’nun müthiş oyun görüşünden yararlanmak istedi ve doğruyu oynayarak başladıysa da Shaq ona hiç yakışmayacak bitirememeleriyle Celtics kariyerine başlayınca skor da durağanda kaldı. Ama başarılarla dolu kariyerini hatırlayışı ardından da gösterişi uzun sürmedi ve birkaç dakika sonra 2 kere potayı kırma teşebbüsünde bulundu. Üzerine Ray Allen şutları da eklenince Heat molası kaçınılmaz oldu.
Mola sonrası 6.30da göremediğimiz setlerin oynanmaya karar verildiğini gördük. Doğru yerleşme, doğru perde, doğru yerde topla buluşma vardı ama skor yoktu. Kah top ellerinden fırladı kah topun nazlanacağı tuttu kah Celtics iyi savunma yaptı ve o top skor olmadı. Haliyle 12 dakikada 8 dev isimden çıkan skor 9-16 Celtics lehine oldu.

2. çeyrekte 2 takımda daha derli topluydu ve Wade daha arzuluydu ama beklediği düdükleri alamamanın yarattığı stresi kıramayıp verim vermekten çok uzaklaştı. Patron gibi davranıp inisiyatif kullanmak istedi ama sahadaki yaşlı kurtlar stresin paniğe dönüşmesini sağlayıp karlı çıktılar. Dün gece Celtics’in pek durmaya niyeti olduğunu söyleyemem. Hani 2. çeyrekte Ray Allen çıkıp yerini Daniels’e bırakınca teklemelerin geleceğini düşündüm ama o da kaçırmadan 6 sayı bulunca Celtics devreyi 30-45 önde bitirdi.

3 çeyrek başlar başlamaz fark daha da açıldı ama çeyreğin ortasında başlayan Lebron fırtınası Celtics’in maç içerisinde tek durduğu zaman dilimi olunca fark eridi. 2. çeyrekte Wade’nin yapmak istediğini 3.çeyreğin ortasından itibaren Lebron yaptı ve takımına sahip çıktı. Patron görevini yerine getirirken 1-2 tane bedava düdük aldığını ve bu düdüklerin 1 tanesinde Pierce’nin sakatlanarak soyunma odasına gittiğini de belirtmeden olmaz. Ve Celtics’in huyundan mıdır? Suyundan mıdır? Bilemem ama soyunma odasına gidip maça çıkan harikalar yaratıyor ki Pierce’de 4 çeyrekte el yakan şutları sokup maçın daha fazla kafa kafaya gitmemesini sağladı. 4.çeyrekte maçın gizli kahramanı olan Rondo’nun 17 asistini nasıl yaptığını biraz daha iyi gördük ki 12.asistini yaptığında ‘ne zaman yaptı yahu?’ şaşkınlığımız tavandaydı. İçerisini karıştırıp karıştırıp dışarı çıkardı ve başta KG ve Glen Davis olmak üzere Celtics makineleşirken doğruyu oynayan Lebron, gözlerinden ateş çıkan Wade yenilgiye engel olamadı.

Semih Erden’in bu kadar kritik bir ilk maçta oynamasını beklemiyordum ve öylede oldu. Jermaine bile 12 dakika sahada kalmışken Semih rotasyonun ummadım bile.

MAÇTAN ÇIKAN NOTLAR…

1- Heat’in teknik faul atıcısı Lebron.
2- Dün akşamki hakemlerin düdüklerini baz alırsak takımın patronu Lebron çünkü Wade hakkettiği düdükleri bile alamazken o kolay düdükleri kaptı.
3- Hazırlık maçları olsun, dün akşam olsun çok verimli bir dönem geçiren Daniels bu haliyle Ray Allen’a soluklanma şansı tanıyacaktır ama Pierce soluklanırken sistem tamamen değişmek zorunda kalıyor.
4- Garden seyircisi Lebron’u sağlam yuhaladı. Hoşlarına gitmiş olacak ki diğer yıldızlara da desibeli düşük yuhlar çıkardılar.
5- Heat’in takım olma yolunda zamana ihtiyacı var ama dün akşam ilk yarıda yaşadıkları acizliğin acısını kimden çıkaracaklar merak ediyorum.
6- Miller'in yokluğunda Eddie House 3lüklerinden daha çok yararlanılmalı.




26 Ekim 2010 Salı

NEFES ALSAN TEKNİK FAUL

Anketi yapılsa 100de 100 ile bilemedin yüzde 99 ile doğru bulunmayan karar olarak sonuçlanabilecek bir kural değişikliğine gitti NBA. Oyuncu hakeme itiraz ederse teknik faul alır. Üstelik haklı veya haksız olmasının, itirazının şiddetinin önemi olmaksızın teknik faulü alır ki hazırlık maçında KG açılışı yaptı. 
Zaten itirazının şiddetini artıran oyuncu teknik faul alır kuralı varken ve NBA daha bunun standardını oturtamamışken bu düdük kirliliği de nerden çıktı? Amaç ‘al işte standart.’ demek mi? Yoksa oyuncuları biraz germeyi istemek mi? Bana kalırsa oyucuları germek çünkü oyuncuları kışkırtan Süperstar düdüğü, telafi düdüğü, takımın karakterine göre faul şiddeti gibi dengesizliklerin bittiğini veya bitirmek için yapılmış hamleyi daha görmedik.



Bu oyunda temas üst düzey ki temassız bir spor olmasına rağmen teniste bile birçok itiraz hatta hafızalara kazınmış Serena tehditlerini hatırlıyorken adrenalinin ve temasın tavan yaptığı dakikalarda oyuncuların yanlış olduğunu düşündükleri düdüklere veya düdüksüzlüğe nasıl olurda  kifayetsiz kalmalarını istersiniz? Bunun getirisi olan kedi kıvamındaki K-G’nin  (ihtimal dışı) bu kadar sevilmesini nasıl beklersiniz? 
Sanırım bu sorulara pembe cevaplar veren NBA yönetimi yıllar önce kavgalı, hırlı NHL reytinglerinin NBA reytinglerini geçtiği dönemin hemen ardından NBA’DEKİ vukuatlı maçların artışını da ‘‘denk gelme’’ olarak yorumlamamızı isteyecektir. Çünkü olayın NBA yönetiminin TV kuralını iyi oynamasıyla bir alakası yok. Onlar itiraza bile dayanamıyorlar. 

Kuralın tartışılacak bir yanı yok. Sanıyorum ki NBA yönetiminin de içine sinmişliği yoktur. Olsa olsa lockout ihtimali öncesi oyuncuları biraz daraltıp ‘hala patron biziz.’ mesajı vermek. Yoksa hakemleri kollamak için hakemleri bu kadar zor bir konuma sokmak hiç mantıklı değil. Çünkü pre-seasonda kural uygulanacak mesajı vermek için KG’yi oyundan atmakla finallerdeki KG’yi oyundan atmak arasında ‘dağ kadar fark var.’ demek bile farkın büyüklüğünü belirtememektir. 

Kural çok ciddi, çok mesajlı, çok sıkıntılı olabilir ama komik yanı Rasheed Wallace’nin emeklilik kararı aldığı yıl yürürlüğe sokulması.  Rasheed olsa teknik faul alma rekorunu kırma bahsi 1.0002 olurdu hemde alacağı kısıtlı süreye rağmen. 


İŞLERİ ZOR AMA CAN YAKACAKLARI KESİN

SA SPURS



Bir döneme damgasını vuran Spurs için ne kadar iddialı desekte kadroda hep bir kekremsilik var. Bakıyoruz iyi hazırlanmış ve 1 yüzük daha hak ettiğini düşünen Duncan var. Müthiş deliciliğe sahip Parker var. Zamanında sadece Avrupa'yı izleyen Avrupa basketbolu fanatiklerini bile NBA maçına kilitleyen MANU var. Hemen hemen hiçbir koçun kadromda olmasın diyemeyeceği Jefferson var. Ciddi katkı yapacağından şüphe duymadığım genç DeJuan Blair var. Kağıt üstünde var oğlu var ama oyun tıkandığında benche başvurup ‘Gel bize can ver. Seyirciye inanç ver.’ diyebilecekleri bir oyuncu yok. Hatta Bonner’dan başka ceza 3lüğüne güvenebilecekleri başka oyuncuda yok ki bu cümle biraz önce bahsettiğim kekremsiliği tek başına açıklayabiliyor. Bunun üzerine 3lük çizgisinden tırrım tırrım kaçan Parker’da eklenince tat bayağı kaçıyor. Yinede yüksek bir inançla sezona hazırlanan Duncan ve yenilmeyi pek sevmeyen Manu önderliğinde çok can yakacaklardır. Birazda Parker’a yüzük inancı aşılarlarsa tadından yenmez Spurs’ü izleyebiliriz.

 CHİCAGO BULLS



Bulls transfer döneminde beklentileri yukarılarda tuttu ama umduğu yıldıza tam anlamıyla kavuşamadı.  Aslında harika bir yıldız olan Boozer ile sözleşme imzaladılar ama sakatlık denen illetin Boozer’dan kombinesi varmışçasına dadanmasını unutmadılar ki hazırlık maçları öncesinde gelen kırık haberi Bulls taraftarının soru işaretli hevesini soru işaretli meraka dönüştürdü.
Benim düşüncem iyi bir kadroya sahip olduklarıdır. Rose, Deng, Noah, Boozer, Bogans, Brewer, Korver ve beklentileri karşılama potansiyeli yüksek Ömer ile iyi bir kadroya sahipler.
Bulls’un 1 maçı hariç bütün hazırlık maçlarını izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki Ömer’e olan inancı görseniz şaşırmanın çok ötesinde tepkiler verirsiniz. Her olumlu hareketten sonra tebrikler mi isteriniz? Hatalardan sonra saha içinde pozisyon değerlendirmeleri mi istersiniz? Guardın, pivotun, forvetin aynı pozisyonu 3 farklı kulvardan anlatmalarını mı istersiniz? Bunları yaparkenki tavırlarının sıcaklığını mı istersiniz? Yoksa kameranın dakika ortalaması baz alınca Ömer’de ne kadar çok kaldığını mı merak edersiniz? Hepsinin cevabı olumlu…
Diğer yeni parçalara bakarsak Korver alışma sürecini başlamadan bitirmiş durumda ama Bogans ve Brewer’ın biraz daha zamanı ihtiyaçları var. Unutmadan yazayım birde etrafta deli danalar gibi her topa atlayan ki yapmasa bu ligde barınamayacak olan Scalabrine var=)) Genel Türk NBA seyircisinde olduğu gibi bendede hep bir Bulls ateşi mevcuttur. Yüzüğe değil ama keyif verici madde olmaya yaklaşabilirler.

DENVER NUGGETS



Kadrosuna göre başarısız bir sezonu geride bırakan Nuggets kadrosuna Harrington ve Williams’ı da katarak geniş ve verim alınması yüksek bir kadroya sahip oldu ama takımın gitmeye can atıp geri adım atan yıldızı Melo ile ne kadar verim alabilirler bilemiyorum. Aslında sizler gibi bende biliyorum ama bu kadroya olumsuz noktası koymak içimden gelmiyor. Bekleyeceğiz göreceğiz ama olumsuz beklentimizi çok aşacaklarını sanmıyor. Beklentimi parçalayabilecek kadroları var ama…

DALLAR MAVS



Heat’in daha doğrusu Wade’nin şampiyonluğu kapmasından sonra belini bir türlü toplayamayan Mavs pek umut vaat etmedi ve bu sezonda bir benzer sezon olacağı görüşündeyim. Ara sıra ‘yahu KİDD bu yaşta neler yapıyor.’ , ‘Dirk şut atmak için doğmuş.’ diyeceğiz ama rüya yolunda savaşan bir Mavs göreceğimizi sanmıyorum.

24 Ekim 2010 Pazar

4 GÖZDE ADAY...



Ligin başlamasına 1 solukluk zaman kalmışken takım analizlerine 4 gözde takım ile başlamak istedim. BUYURUNUZ ŞAMPİYONLUK ADAYLARI...


BOSTON CELTİCS…



Say say bitmeyecek yıldızlarıyla heyecan yaratan ama akıllarda sakatlıkla ilgili sorular bırakan bir takım oldu Celtics. Hele öyle isimli bir pota altı rotasyonu var ki aman aman. Performanslarının da aman aman olmasını çok isterim ama yaşları ve son yıllardaki sakatlık kariyerleri ortada. Yinede bu yıldız rotasyonunu izlemek çok heyecan verici olacak. Hele bu yıldızların yükünü hafifletecek 10-12 dakikalık Türk rotasyonu da görürsek tadından yenmez olacak.
Başarılı olacaklarını veya olamayacaklarını şu günden ilan etmek çok yazı-tura vari olacaktır ama istatistik denilen bilim veteranların şampiyonluk ihtimaline maalesef ‘fıkra düzeyinde’ cevabını veriyor.
Sakatların da düzelmesiyle uzun rotasyonu içinden çıkılamayacak bir keyfe dönüşeceği kesin hatta Rondo sakatlanırsa da yerini tam dolduramayacak ama batırmayacak isim olan West mevcut. Ama olası bir Ray Allen veya Paul Pierce sakatlıklarında bu bolluk veya doldurabilir miyiz ihtimali gözükmeyecek.

LOS ANGELES LAKERS



Son şampiyon zaten harikulade olan kadrosunu çok verimli isimlerle güçlendirdi ama ne Barnes’ten nede Blake’den verim almaya başlamadılar. Ama koç Jackson bu 2 takviyeden gerekli verimi almayı başaracaktır. Lakers için sevindirici durum Kobe’nin ve Gasol’ün pırıl pırıl, sağlam bileklerle sezona başlayacak olmaları ve Shannon Brown’un harika performansı. 2010 ALLSTAR smaç yarışmasında bizi üzen adam bu sene hem şutuyla hem penetresiyle Lakers taraftarlarını sevindirecek gibi.

Yani son şampiyona ve finaller mvp’sine çok toz kondurmak istemem ama onlar için ‘tamam bu takım olmuş.’ cümlesini kuramıyorum. ‘olacak…’ yorumuna ise hiçbir itirazım yok. Bynum’un sakatlığı, Kobe’nin Kobe 2010-9-8-7... olmak için zamana ihtiyacı olduğu gerçeği ortada. Sezonu en kötü batı şampiyonu olarak kapatırlar diyeceğim ama uğursuzluğuma denk gelip Kobesiz, Gasolsüz kalmalarını istemediğimden batı finalisti deyip geçiyorum.

ORLANDO MAGİC



Bu sezonda yine izlemeye doyamayacağımız bir Dwight Howard sahnede olacak ama maç içinde unutulmasına daha az şahitlik edeceğiz ki Magic’in yüzük ihtimali maçın her anında aktif olan Howard ile mümkün. Oynadıkları her hazırlık maçında Howard karşı takımın pota altı oyuncularına ders verdi ve o derslerden biride Ömer Aşık’a idi. Ama yine serbest atışlarla başı dertte. Yani Celtics’in pota altı rotasyonunun hepsini faul problemine sokabilir ama o faul çizgisinden verim alması zor.
Magic garip bir takım. Durdurulması imkansız maçlar izlettikleri gibi durmak için elinden geleni yaptıkları maçlara da şahitlik ediyoruz. Ve ne yazık ki olumlu örnek lige olumsuz örnek play-offlara denk geliyor.

Magic adına daha umutluyum ama Nelson’un bu takımın guardı olmasından mutsuzum. Chris Paul’ün takas haberi çıktığında gözlerimde şimşekler çakmıştı ama görev yine çakmak taşı parıltısındaki Nelson’a kaldı.


MİAMİ HEAT



Neler yapacağını görmek için şimdiden uyku düzeni değişikliğine götürebilecek gizeme ve yıldıza sahip bir takım Heat. Daha çok yeniler ve soru işaretlerinin çoğunda geçen Wade-Lebron uyumu Wade’nin sakatlanmasından dolayı hala yoruma uzak. Daha doğrusu Lebron’un imzasından bugüne kadar sonuca olumlu veya olumsuz adım atılmışlığı yok. Büyük bir heyecanla bekleyip göreceğiz. Bekledik ve hazırlık maçlarında gördük kısmında ise sezon öncesi imzasını attığı düşük kontrattan torpilli olan Haslem’in arzusunu alkışlarken Lebron’un asist yüzdesindeki düşüşüni gördüm ki beklenmedik bir sonuç değildi. O görevini yapıp savunmanın yarısını üzerine çekiyor ama 3lüğüne güvenecek fazla oyuncu olmadığından bireysel oyun üzerine yıkılıyor. Ve o bireysel oyuna hayır diyecek bir oyuncu değil.

Takım olmak için ciddi süreye ihtiyaçları var ve bu yoldaki en büyük düşmanları sakatlıklar. Wade sakat… İlgauskas sakat… Miller sakat… Eddie House sakattı ve sakatlıktan iyi döndü… Diğer olumsuz görüntüler ise Arroyo bu yıldızları yönetecek bir oyuncu değil… Chalmers’in kafası hiç parkede değil… Sezon öncesi tartışılan pota altı yumuşaklığını şuan için tartışmaya bile gerek yok.
AMA Lebron var… AMA Bosh var… AMA WADE GELECEK… birde Stockhouse imzalamış…

YARIN= SPURS, BULLS, NUGGETS, MAVS...

14 Ekim 2010 Perşembe

VARLIK İÇİNDE YOKLUK...

Dün gece Semih Erden’in büyük bir fırsatı, çaylaklığının verdiği hatalar yüzünden elinin tersiyle ittiği Knicks maçı oynandı. SHAQ-PERKİNS-DAVİS yoktu, KG durup dururken çalan 4 teknik faulün 2sini alıp oyundan atıldı ve Jermaine molalarda masaj yaptırttığı sahnelere şahit olundu hatta bu yüzden maçın sonunda kenara gelirken Celtics Harangody ile oynamak zorunda kaldı. Ama bu zorunluluk (Harangody) öyle arzulu oynadı ki maçı başa baş tutan faktör oldu. Semih ise aldığı kolay fauller sebebiyle izleyici statüsünde maçı bitirdi. Hani o kadar izleyici konumuna geldi ki 2 saniye kala Turiaf farkı kapatmak için serbest atışı kaçırmak zorunda kalmışken ribaunt alsın diye oyuna bile sokulmadı.

‘Böyle talihsizlikler olabilir. Altı üstü preseason maçı.’ diyebilirsiniz ama preseason maçı gibi başlayan maç KG’nin atılmasının ardından telaşlı, kritersiz ve aynı pozisyona 2 farklı hakem düdükleri çalınınca maç normal sezon maçının üzerine çıktı. Ve varlık içinde yokluğa düşen Rivers’ın Semih’e ihtiyacı varken Semih yoktu ve yerinde oradan oraya atlayan, zıplayan kabiliyetini bile yenen Harangody vardı. Hani o ilk maçının sonrasında bir sürü methiyeler düzdüğü çaylağına güveni azalmış mıdır? Bilinmez… 2.kez bu hataya düşen Semih 3lerse? Bilinmez ama Dünya Finali oynamış oyuncu imajının düşeceği BİLİNİR...

KG'nin atılması...




NOT= Hani preseason maçı olsa bile bu kadar az yazmak ayıp olacak ama AMARE BİLDİĞİMİZ GİBİ...

12 Ekim 2010 Salı

GERÇEKTEN İ3'Ü İZLEYECEK MİYİZ?

Beşiktaş tarihinin en hareketli transfer dönemini yaşadı ve transfer döneminin bitmesiyle spekülasyonlar da bitti derken erken davrandığımızı, basketbol şubesini unuttuğumuzu hatırlatan bir haber ile sarsıldık.
HABER? Haber daha önce 2 kere yazdığım ve ilkinde ‘inşallah Avrupa’ya gelir.’ temennisini, ikincisinde ise ‘yok artık…’ şaşkınlığında ümit etmeleri taşıyan yazılardı. Şimdiki yazıda ise İ3’ü Akatlar’da izleme ihtimalimizin İ3’ün önünde olduğudur. Kaleme uzanır-uzanmaz bilemiyorum ama o kağıt orada. Ve kağıdın orada olması demek İ3’ün bazı şeyleri kabul ettiği anlamına gelir. Peki bu kabullenmeler İ3’ü Akatlar’a kadar getirir mi? Bunun cevabını yazmak istemiyorum çünkü duyumcu damgası yemeye hiç niyetim yok ve bu yazdıklarımdan fazlasını da bilenin olduğunu sanmıyorum ki buna İVERSON‘da dahil. Ama her SAĞLIKLI Türk basketbol seyircisi gibi ÇOOOK istiyorum, umuyorum, bekliyorum…

Hani gelsin harikalar yaratsın da istemiyorum. Gelsin, gezsin, içsin, eğlensin ve eskisi kadar hızlı olmayan ayaklarıyla imza hareketini atsın…

İMZA ???
CROSSOVER...


11 Ekim 2010 Pazartesi

SEMİH-WEST AŞ ŞAHANE...

Maç başlamadan önce Jermaine’nin de oynayacağını öğrenince Semih’e verilecek süre ve rol Semih’in performansını merak edişimi bastırdı. Klasik 5 ile başlayan maçta ilk değişiklik Shaq ve Jermaine arasında oldu ki bu beklenendi. Ama beklemediğim olay sakatlıktan yeni kurtulan Jermaine’ye şahane ötesi 3 blok vurdurtan enerjisiydi ve bu enerji ilk çeyreği SHAQ, JERMAİNE rotasyonu ile tamamlanmasını sağladı. 2. Çeyrekte Celtics yedek 5ine dönünce West-Semih aş.’nin PİCK and ROLL adlı filmini izlemeye başladık. West getirdi Semih perdeleyip şahane devrilerek ya kendine pozisyon yarattı yada West’e rahat penetre yapması için alanı boşalttı. Raptors savunması bu işe uyanınca bedeli 2 top kaybı oldu ve Semih’in yıldızlarla dolu pota altı rotasyonundaki zamanı bitiverdi.

3. Ve 4. çeyrekte koç RİVERS Jermaine’ye süre vermeyince Shaq’ın tek yedeği Semih oldu ve yine hatırı sayılır bir süreyle maçı bitirdi. Daha önemlisi RONDO, PİERCE, ALLEN, KG dörtlüsüne SEMİH’i eklemesi oldu. Ama Jermaine’yi oturması ‘’Semih rotasyonda Jermaine’nin önüne geçti.’’ gibi bir fıkraya denk gelmemektedir. Olsa olda sert giden maçta bir talihsizlik yaşamak istememesinden olabilir çünkü ilk çeyrekte savunmaya kattığı direnç ancak koca bir WOOOWWW ile özetlenebilirdi.

4 jön çıkıp yerlerine bench oyuncuları dahil olunca Semih kendini daha çok göstermeye başladı ki yine tekrarlamak isterim West ve Semih’in aynı anda sahada olduğu dakikalar çok verimli oluyor. Yine filmin adı PİCK and ROLL yine ağırlıklı sahne West’in rahatlayıp penetreden sayı bulması ama filmin can alıcı sahnesi Semih’in içine SABONİS kaçmışçasına yaptığı 2 şahane asist. maalesef tamamlayan Daniels çünkü hiç sevmem ve koç RİVERS'IN bu kadar süre vermesinin nedenini 'kadro yaşlı. presezondan denemiycem de nerede deneyeceğim?' olduğunu anladım ama kabulü bende hala zordur. Gerçi bu tamamlamaların üzerine attığı 3lük ile maçı döndürdü denilebilir ama... ama... ama...

SEMİH maç içerisinde bariz çaylak hataları yapıyor olabilir ama tedirginlik denilen çaylaklık belirtisi Semih’te yok.

4 SAYI... 5 RİBAUNT... 3Ü ÇAYLAKLIKTAN KAYNAKLANAN 5 FAÜL... 2Sİ ÇAYLAKLIKTAN KAYNAKLANAN 4 TOP KAYBI... 2 TANE SABONİS ASİSTİ...





SEMİH'İN ŞAHANE ASİSTLERİ DAHA İNTERNETE DÜŞMEDİ...

9 Ekim 2010 Cumartesi

BULLS ÖMER'E İNANIYOR

Ömer’in dün akşam aldığı az süreden ve rolden memnun olmadığı ısınmalarda dahi belliydi. Açıkçası bu memnuniyetsiz ifadenin ardından iyi bir performans sergilemesini beklemiyordum ki ilk periyodun bitmesine 2 dakika kala dahil olduğu oyunda sürekli hata yaparak oynadı ama bu arzulu, ürkek ve bal yapamayan dev arı her olumsuz karenin ardından yanında en az 1 Bulls oyuncusu gördü. Ömer’i sürekli uyardılar… Hem konuşarak hem de görsel anlatımla pozisyonda yapması gerekeni gösterdiler. Kötü bir faul yaptığı pozisyonda ilk önce Rose anlattı ardından Noah gösterdi. Öyle azarlar veya bilmişlik yapar gibi hallerde olduklarını söylemek Pinokyo’ya pabucunu ters giydirmek olur. Yaptıkları şey sen bize lazımsın ve alışacaksın mesajı vermekti. Ama bu saha içindeki desteğe rağmen hem ben hem de fark ettiğim üzere Ömer, masadan ne zaman oyuncu değişikliği sesi duysa herhalde ben çıkacağım tedirginliğinde giren oyuncuyu süzdü ki dün akşam aldığı süreden ve maçta yaptığı hatalardan sonra bu tedirginlik ikimiz içinde çok normaldi. Beklenen olmadı. Hatta mola çıkışlarında bile olmadı. ‘Yahu çocuk yoruldu galiba.’ dediğim anda da olmadı. Kısası devre bitene kadar Ömer sahada kaldı. Daha ilk yarıdan14 küsur dakika; başka bir deyişle dün akşam aldığı süreden daha fazla sahada kaldı. Bu oyundan alınmayışlarında arzusu yükselirken bariz hatalarına tekrar etmedi ama bir türlü pota altında aldığı topları güçlü bitiremeyince sayı hanesi kabarmasına engel olan serbest atış çizgisine yöneldi.

2. Yarıda da hemen hemen aynı süreyi aynı zaman dilimlerinde aldı ve bu sefer çok bal yapmayan arıdan arkadaşlarına bal yaptıran arıya dönüştü. Dün akşam vurguladığım box outların üzerinde durup aldığı 6 hücum ribaundunun yanına en az 4 pozisyonda ortalığı karıştırmasından kaynaklı 2. şans hücumu sağladı. Bu yaptığı katkıdan sonra da her Bulls oyuncusu onun yanına gidip onu kutladı. Hele yaptığı smaçlardan sonra benchçe sevinişleri, destekleyişleri Ömer’e inandıklarını gösterdi. Türk basketbol severlerden Ömer’e inananların sayısının çok fazla olduğunu biliyordum ama Bulls’un da bu kadar inanacağını tahmin etmiyordum.

6hücum 4 savunma olmak üzere toplam 10 ribaund... 9sayı...5 top kaybı...
GÜÇLEN-SAVAŞ-ÖĞREN…

DÜNKÜ MAÇTAN...

8 Ekim 2010 Cuma

BİZİMKİLERİN HAZIRLIKLARI

NEW JERSEY- CELTİCS

Dün akşamki idman maçı seviyesine bile çıkamayan Sixers maçından sonra arzulu Brook Lopez’e sahip Nets ile yapılan maç iyi geldi ama haliyle asıl merakım olan Semih’in hücum rolü azaldı. Hani kafa kafaya giden bi maçta esas oğlanlarla oynayan çaylağa düşen görev neyse ki bu bu görevler alan boşaltmak ve perde yapıp arkadaşının topu almasını sağlamaktır ve Semih zor olmayan bu görevleri yerine getirdi. Tam sıra istatistiklerini yükseltmeye gelen dakikalara geldi ama Semih faul hakkını doldurup maçı 5 dakika önceden bitirdi. Eğer sahada kalsaydı yine en çok süre alan Celticsli olarak tamamlayacaktı.

Not= Glen Davis’in arzusu zirvede…



MAVERİCKS- BULLS

Aynı saatte Nba Tv’de TEKSAS derbisi vardı ve ben Mavs-Bulls maçını izledim ya Ömer Aşık ne yapsa hakkımı ödeyemez. Belki dün ödeyebilirdi ama koç Tom Thibodeau Bucks maçı sonrası kurduğu ‘Boozer yokken ona çok daha fazla süre vereceğim.’ cümlesinin yanına bile yaklaşmayınca ‘ne zaman oynayacak bu çocuk?’ merakımla maçı bitirdim diyebilirim. Öyle kötü rotasyon süresi aldı ki şaşırdım kaldım. İlk 14 dakika hiç süre almadı. 2. yarıdaki süreleri de maç sonuna denk geldi. Bu durum Ömer’in motivasyonunu düşürdüğü çok belliydi ama Ömer, Bulls için nasıl fayda sağlayacağını, taraftarın ‘hadi Ömer girsin.’ beklentisini veya taraftarın ‘şu post upa top inmez mi?’ söylemini nasıl oluşturacağını tespit etmesi gerekiyor. Çünkü oradaki sıfatı son dünya şampiyonası finalinde oynayan adam değil çaylak.

Gelelim bu akşamki 10 dakikasında neler yaptığına. Şunu rahatça söyleyebilirim ki oyuncuların aldığı süreyi baz alırsak kameranın en çok odaklandığı adam Ömer idi. Oyuna girer girmez bloğunu yaptı hatta ardından 1 tane de Kidd’e yaptı ama takım arkadaşı faul yapmamayı beceremeyince bloğu güme gitti. Hücumda ise post upunu yaptı topu verdiler. çok verimsiz bir yüklenmeyle air ball vari bir sonuç doğurdu ama geriye çok hızlı dönüp tuttuğu adama indirilen topu kesip dışarı çıkmasını sağladı. 2. Yarı 1 smaç 2’de 1 serbest atış ki topun elinden çıkışından çalıştığını anlamamak mümkün değil.

Bulls biraz ROSE delici penetre yapıp bitirsin veya boş adamı bulsun mantığıyla oynuyor ki sahip olduğunuz guardın değerini biliyorsanız bunu yapmak zorundasınız. Diğer kafa alternatifi ise Deng’in bireysel kabiliyetine dayalı. Yaratılan şutlar, perdelerle eşleşme avantajları ve ona savunma yardım gelmemesi için ters tarafa yığılmak. Yani Celtics gibi, Lakers gibi, Portland gibi topu uzuna indirelim de boşa çıkalım ezberindeki oyunları yok. Boozer gelince olacaktır ama şu an yok. Madem öyle Ömer toplasın bavulunu dönsün mü? HAHAYT… Takım arkadaşı Noah’ın ilk yıllarını örnek alacak. Maç boyunca 5+5 dakika alacağını düşünüp her 5 dakikada 10 dakikalık enerji harcayacak. Oyuna her girişinde hücum ribauntlarını öyle zorlayacak, savunmada öylesine verimli yardım yapacak ki Bulls tribünündeki herkes maç sıkıştığında benchten gelip 5 dakika patlama yapacak adamın olduğunu bilecek. Ömer bu mantıkla hareket etmese bile yavaş yavaş kendini kanıtlayacak yeteneğe sahip ama bu akşamki süresinin azlığını görünce o yavaşlığın Ömer’i çok yıpratacağını gördüm.

7 Ekim 2010 Perşembe

SEMİHLİ CELTİCS...

CELTİCS-SİXERS

Hazırlık maçlarını izlemek istemesem de Türk oyuncularımızın alışma sürecini görme arzum tiksindiğim nba hazırlık maçlarından keyif almamı sağladı. Gerçi bu maç Celtics maçı daha anlamlısı KG’nin oynadığı bir maç olduğu için gerçek hırs ve motivasyon görmek mümkün. Maçın başında öyle bir hareket yaptı ki aklıma bir yerde okuduğum ve kahkaha attığım nba 2010 allstar maç sonu yorumu geldi. ‘KG ile halı sahada bile oynanmaz. çift dalar.’… hareket şöyle. Bloğu yaptı ama top yine rakibe gitti. KG adamın arkasında savunma yerini aldı ve gözleri kırmızı motivasyon alkışlamasına, tahrikine başladı. Gerisi alkış kıyamet gürleyen salon…  Bunun üstüne içine KG hırsı kaçmışçasına oynayan duygusal dev DAVİS yerden yere atlayıp, top kapıp, delice hızlı hücuma çıkınca hanedana olan sevgimi hatırladım. Unutmadan söyleyeyim aralara sıkıştırılmış birkaç RONDO top çalması da cabası.



Peki bizim çocuk ne yaptı merakınıza gelirsem ilk yarıyı 8 sayı 2 ribaunt ile maçı ise 13 sayı, 5 ribaunt, 1 asist, birkaç top kaybı ve sahada en çok kalan Celtics oyuncusu olarak bitirdi. Celtics’in pota altına top indirme karakteri sahadaydı ve Semih’te bu pasları iyi değerlendirdi ama Semih’in katkısı biraz rüzgarı arkasında alan ’ seyirciden ve rakip bile olamayacak Sixers’tan kaynaklandı diyebilirim. Semih’in güçlenmesi olmazsa olmaz şartı ki Celtics pota altının kalınlığında rotasyon süresi artsın. Savunmadaki hızlı adam değişmelerde çok alık kaldı ki o bir çaylak. Ama serbest atış çizgisinden kusursuza yakın atması, post uplarda çok iyi top istemesi, 2. çeyrekte Ray Allen’dan aldığı pası şahane asiste dönüştürmesi ve 3. çeyrekte boşluğa yaptığı katı kusursuz bitirişi harikaydı ki oyundan çıkıp yerini SHAQ’A bırakırken çıkan alkışın çoğu onaydı.



Sözün özü Semih hücumlarda çok verimliydi ama savunmada bocaladı ki Celtics durdurucu bir takımdır. Başka bir ama ise Semih hem savunma verimliliğini hem box out kıymetini hem sağlam basmasını hem de pota altında feyk atarken topu çok altlara indirmemesi gerektiğini öğrenecektir.

Semih’in ilk 3 çeyrekteki harika performansını birçok ama, ki ile kestiğimin farkındayım ve bunu Semih’in performansını gölgelemek için değil pota altında KG’si, SHAQ’ı, Davis’i, Jermaine’si, Perkins’i olan bir takımın parçası olabilmesi için yazdığımın bilinmesini isterim. Semih başka bir takımda olsaydı veya başarılı olmasını bu kadar arzulamayacağım için Semih değilde başka bir çaylak olsaydı bu yazı 'VAYVAYVAY, OHOHOHHH' nidalarıyla süslenirdi.

Not= Shaq yaşlandı ve yetenekleri köreldi ama sahadaysa herhangi bir veteran muamelesi görmeyeceği çok açık.

6 Ekim 2010 Çarşamba

NBA'DAN HAZIRLIK MAÇLARI

Açıkçasını söylemek gerekirse benim izlenilmesi zaman kaybı olarak nitelendirdiğim hazırlık maçları serisidir bu maçlar. Rotasyonun boku çıkar, fast break izlemekten gözünüz yorulur, set hücumuna denk gelinmez, herkes rotasyona girebilmek için deli gibi hızlı ve agresif oynar ki sağlıkçıların sürekli aktif olduğu maçlar oynanır… Hele Ömer gibi kült pivotu tartmak istemişseniz yandınız ki benim sebebimin yüzde 60’i buydu…


HEAT-PİSTONS

Sözcüklerin kifayetsiz kaldığı bir kadroya sahip Heat. Takım mı Heat? Onu anlamak için hem müneccim olmak lazım hem de rakibin kesinlikle Pistons olmaması lazım.

Dün akşam öyle sert vurmaya başladılar ki topu topu 2 sonuç çıktı kağıdın üstüne hem de Wade‘nin maçın başında sakatlanmasına rağmen…
1- bu Heat hızlı hücuma kalkınca nasıl durdurulur?
2- Heat’in maçının olduğu akşam top 5’in en az 3ünde Heat olacak.

WADE'NİN SAKATLANDIĞI AN...



LEBRON'U ÖZLEYENLERE...



BUCKS-BULLS

Yukarıda yazdığım bu tip maçları sevmeme nedenlerimin harfiyen uygulandığı maç işte bu maçtı. Sertlik, dalaksızlığın getirdiği setsizlik, rotasyona girebilmek için çılgınca rol çalanlar… Gel gel 2 türk olmasa izlenmeyecek maça geeeel…

Evet efendim gözler Türk çocuklarındaydı ve haliyle de Ersan’dan daha fazla Ömer merakı vardı. İlk 2 çeyrek hatta 3 çeyrekte aldığı 8 dakikalık süre ile rotasyonun en gerisindeydi ama bahsettiğim sebeplerin payı fazlaydı. Bu haldur huldur oynanan basketbolun ortasında soluklanıp şu pivota top indireyim de 2li oyunun belini kıralım yoktu. Ömer iler geri koşup, hücumda perdeleme yaptı durdu. Daha sonra oyuna giren ve şahane oynayan Korver sırtı dönük Ömer’i bulmaya başlayınca Ömer’i daha iyi anlamaya başladık. Çünkü Ömer sahanın en bencil olmayanı olduğunu 1’e 1 kalmalarının hepsini asist yapmayı deneyerek gösterdi. Paslarının hepsi de verimli paslardı ki istatistik hanesinde yazan 1 asist Korver’in yediği blok ve +1 ekstra paslar sayesinde yükselmedi. Ömer bildiğimiz Ömer’e bildiğimiz çaylak tedirginliği eklenmiş gibiydi. Box outlarda çok didişti, Boykins’i bile çizgiye sürebilecek savunma sezgisini gösterdi ve yaptığı tek sayı olan smacı alışılmış Ömer hareketinin dışında yapması çok iyiydi. Normalde pota altında topu belinin altına indirip rakibi fiziğiyle ezen Ömer nefes almadan smacını vurdu. Olgunlaştıkça iyi olacağını gördüm ve takım arkadaşları da görmüş olacak ki sürekli destek ve motivasyon eklediler Ömer’e.

Ersan’a çok fazla dikkat edemedim ama maçın sonlarına doğru Ömer’i 2 kere tuzağa düşürdü ki ‘Türk Türk’e bunu yapar mı?’ dedim. Tabii işin şakası. İlk olarak Korver’la oynadıkları ikili oyunda şahane devrilen ve potayı sarsmaya giden Ömer’in önünde sabit durdu ve Ömer’in elindeki fırladı ama takım arkadaşını buldu ki hücum faul açıktı. 2.si ise aynı tarz ikili oyunda topla buluşan Ömer’i bloklamaya çalıştı ve faulle durdurdu.

2 Ekim 2010 Cumartesi

SEZON OFF AMA İDMAN MAÇLARI ON...




NBA başlamadı ve arzumuz törpülenmedi ama NBA TV’de yayımlanan antreman maçları takımlar hakkındaki görüşlerimi yükseltmeye başladı.

İlk olarak AMARE’den söz etmek istiyorum ki tek cümlem iyi ki Mike D’Antoni’nin yanına gittiği olacak. Çünkü idmanlarda gördüm ki Amare hala ‘savunma yapsam mı?’ bile demiyor. MSG seyircisi onda savunma yapma arzusu yaratır mı bilmem ama seyirci Knicks’in Amare sayesinde bol bol boş şut bulacağını izleyecek.


Gelelim en merak edilen takım olan Heat’e… Eğer sezonu hazırlık maçlarındaki 5 ile oynayacaklarsa, yapılan tüm yumuşak pota altı yorumlarına katılacağım. Çünkü top ne zaman yedek takımda olsa İlgauskas ufak bir perdeyle savunmanın ritmini bozuyordu. VE bu kadar yıldızın barındığı bir takımda Mike Miller’dan bahsetmek biraz absürt olacak ama çok beğendimi söylemem gerekiyor. İlgauskas nasıl ritim bozuyorsa Miller’da şahane ceza kesiyordu ve bunu şuta kalkıp devrilen adama pas vererek yapıyor olmasına bayıldım. 
Gelelim yıldızlara… Wade sonunda ciddi anlamda şut çalışması yapmışa benziyordu. O hızlı ayaklarıyla delici penetrelerine başlayıp şahane stoplarla attığı şutlar çok can yakıcı ve yüzdeliydi. LeBron sürekli ayakkabıları ve sol bileğiyle didişti durdu. Ciddi bir sakatlığının olmadığını kaptığı ve ok gibi karşı sahaya geçtiği sahneyle anladım ama Wade’nin hadi alda potanın üstüne otur ifadeli aleyhoop pasını topu yakalayayım yeter vari bir sıçrama limitiyle karşılık verdi. 
Muhteşem 3lü pozlarında sürekli 32 diş sırıtan ALL-STAR Bosh ise gitti geldi… gitti geldi… gitti geldi… ama sıra ona hiç gelmedi. Sırtını dayayıp 1 post up  pozisyonuna bile girmedi-denemedi… Perde yapıp devrilme denedi ama perdesiyle yardımcı olmak istediği Wade perdeyi öyle deşti ki o belki ribaund yaparımı denedi.

Benim izlenimim ki 1 saatlik bi hazırlık maçından ne kadar doğruyu, noktayı çıkarabilirim bilemiyorum ama Heat’in en çok çalıştığı nokta Wade-LeBron dağılımını kimsenin egosuna taş koymadan gerçekleşmesini sağlamaktı. 1. kural X topu kapıp veya erken bulup hızlı hücuma çıkarsa Y aleyhoopa veya tamamlayıcı koşuya çıkacak ve X-Y (W-L) aş. sunulacak. Z (B) mi? O biraz sızıntıdan yararlanacak.
 



1 Ekim 2010 Cuma

TURNUVA MİKROFONLARI YETMİYOR


Çoğu insanın; katıldığımız büyük basketbol turnuvalarında bir kez daha hatırladığı ve anlatımına bayıldığı adam bu adam. Babamın ' BJK maçlarını da Murat anlatsın.' dediği adam bu adam. Ama 'HASTA Fenerli.' dediğim zaman 'o zaman Futbol Milli Takım maçlarını anlatsın.' dediği adam bu adam. Sevgilimin '' PS maçlarınızdan bıktım keşke Murat Murathanoğlu anlatsa da bizim içinde zevkli olsa.'' sevimliliği yaptığı ve bunu duyan kafası güzel arkadaşımın SONY'e mail atıp 'madem 2011 türkçe patchli olacak o zaman patchimizin sesini biz belirleyelim.' ile başlayıp nokta isim verdiği adam bu adam.

Benim içinse yıllarca KORAÇ'ta çekilen eziyet ve ardından gelen ''KUPA BİZİM KUPA BİZİM FAUL YAPMADIK FAUL YAPMADI VE 1 SAYIYLA KUPA BİZİM'' ÇIĞLIKLARI...




Eski zamanda her basketbol maçının mikrofonunda maçı anlatan hep O olurdu. Ardından bazı NBA maçlarında maçı anlatan ara sıra yorumcu ünvanıyla ama sazı hep dilinde olan olurdu. Şimdi ise birkaç yazda bir denk geliyor turnuva mikrofonu ve biz buna bozuluyoruz. Çünkü benim basketbolum Noumoski gibi terimi silerek, Harun Erdenay gibi şut atmaya çalışarak, Jordan gibi dil çıkartarak ki yapabilirliği olan tek hareketi oydu ve MURAT ABİ'nin mentalindeki basketbolu benimseyerek başladı. JORDAN'ın tekrar basketbola başlama ihtimali olmadığı için mikrofonunun aktifliği daha da artsın isterim... En azından NBA STÜDYO'DA olsun isterim ama o programın yaprak dökümü bile kalmadı. Çok güzeldi ''futbolun KENAN'ı, HAŞMET'i, HINCAL'ı varsa basketbolunda MURAT ABİ'Sİ, KOSOVA'sı, KAAN'ı var.'' sloganının keyfini yaşamak.